İyi ki doğdun Annabeth!
…
Spotify'dan şarkı açıp telefonumu lavabonun kenarına koydum. Suyu açıp kendimi duşa attım.
Sabah Andy bana eski depoda buluşmak istediğini mesaj olarak atmıştı. Edward'ın bir oyunu olduğunu düşünmeden edemiyordum. Denk gelen şarkıya kendimi kaptırıp söyleneye başladım.Siyah yırtık kotumu ve siyah askılımı giydim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp kapının arkasından siyah deri bir çanta atıp içine Beretta 92'mi ve iki yedek şarjör koydum. Babamların bir silahım olduğundan haberleri yoktu. Silahı da zaten eğitim aldıktan sonra Dave bana hediye etmişti. Deri ceketimi giydikten sonra aynada kendime baktım. Tamamdım.
Camı açıp aşağıya atladım. Cebimden arabamın anahtarını çıkartıp kilidi açtım. Tanrım umarım babamlar fark etmezler. Arabayı, Edward'ın şehir dışındaki eski deposuna sürdüm.
Silahımı çantamdan çıkartıp belime koydum. Telefonumun flaşını açtıp etrafta kısa bir tur attım. Yerdeki kurumuş kan lekeleri artık iyice siyahlaşmıştı. Andy'e mesaj attım.
ANDY
Geldim. Neredesin?
Saniyesinde cevap geldi.
-Biraz daha ilerle.
Şaka falan mı?
-Dediğimi yap!
İlerlemeye devam ettim. Bir yandan telefonu bir yandan da silahımı tutuyordum. Duyduğum tıkırtı sesiyle sağa doğru ilerledim.
Birden ışığın açılmasıyla olduğum yerde kaldım. "İyi ki doğdun Annabeth!" Karşımda Percy, tüm arkadaşlarım, ailem ve abim duruyordu. Ve ben silahımı tam Percy'e doğrultmuştum. Herkes elimdeki silaha bakıyordu.
Aldırmayıp koşarak abimin botnuna atladım. "Edward!" Kollarını belime sıkıca doladı. "Canım?" Kafamı göğsüne yasladım. Haliyle boyu benden çok uzundu. Yaklaşık 2 metreydi.
Etraf harika dekore edilmişti. Balonlar, yiyecekler... Boğazımı temizledim. "Eee şey ya... Ben-"
"O silah ne zamandurdan beri sende?" Babam şaşkınlığını çabuk atmıştı. Beni kurtaran Dave'in ayaklarına kapanmak istedim. "Hey Frederick, Annabeth'e benden silah eğitimi aldırıyorsun ve elinde bir Beretta 92 görünce şaşırıyorsun!"
"O daha 17 yaşında!"
"Aslına bakarsan 18." Etrafı gösterdi. Bugün benim doğum günümdü ve ben bunu unutmuştum.
Babam zor da olsa bunu kabullenmişti. Percy'nin Edward'a kötü bakışları kıskandığının göstergesiydi. Yanına gidip Dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Elindeki kolayı masaya bırakıp beni kenara çekti. "Sarıldığın kişi kim?" Dişlerinin arasından konuşuyordu. Güldüm. Percy gülememe daha da sinirlenmişti. "Abim." dedim zoraki bir şekilde. "Abin mi?" Kafamı salladım.
Yiyeceklerden tabağıma dağ yaparken Thalia yanıma geldi. "Yemin ederim abin gün geçtikçe daha da taşlaşıyor!"
"Onun bir sevgilisi var Thals! Abime yanaşmayı kes artık!" Gülüp İçeceğimi alıp grubun yanına gittim. "Ee burası nasıl aklınıza geldi?"
Andy el kaldırdı. "Selam sarışın! Aslına bakarsan burası benim fikrimdi." Tek kaşımı kaldırdım. "İşin tuhaf yanı Andy, sen neden burdasın?"
"Thalia beni davet etti. Sonra ben sana olan sürprizi burada yapabileceğimizi hem şüpelenmeyeciğini söyledim. İlkten kabul etmediler ama sonra iyi gözle baktılar. Ve sonuç." Elini iki yana açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Hunters (Percabeth)
Fanfiction*seriye bağlı bir hikâye değildir* Çığlık attı. Sanırım mutluluktandı. Gülümsedim. "Sen..sen ciddisin değil mi?" *Öncelikle Annabeth, Percy, Magnus ve diğerleri melez DEĞİL. *Magnus annesini kaybettikten sonra Annabeth'ler ile birlikte yaşamaya ba...