Evden mayomu almadığım için mayo almam gerekiyordu. Çünkü abim bize sormadan uçak biletini iki gün sonraya almış. Nereye gideceğimizi söylememişti. Ama Adrian'ın bildiğinden emindim.
Patatesleri yağdan çıkartıp tabağa koydum. Son krepi alıp biraz Nutella sürdüm ve onu da tabağa koydum.
Sıra abimi uyandırmaktaydı. Odasına girip seslendim. "Abiiii." Ses çıkarmadı. "Ay yandım. Ahh!" yatakta kıpırdandı. "Buz koy geçer. İstersen banyoda yanık kremi olması lazım." sesi çok kısıktı.
"ABİ!"
"Ne var ne?"
"Kalk kahvaltı hazırladım!"
Söylenerek yorganı kaldırdı ve banyoya girdi. Bende içeri geçerek televizyonu açtım. Abim gelene kadar biraz oyun oynayabilirdim.
Kendime Forza Horizon açıp oynamaya başladım. Bende olmayan arabalar abimde vardı. Belki bende bunları alırdım. Gerçi San Francisco'ya geri döner miyim bilmiyorum. Zaten New York'ta üniversite kazanmıştım. Belki hayatıma kaldığım yerden orada devam ederdim.
Oyunu bitirip masaya geçtim. "Ay çok sıcak klimayı mı açsak?" sorumun üstüne ellerimle yüzümü yelledim.
"Abi hani biz tatile gideceğiz ya. Ben yanıma mayolarımı almadım. Diyorum ki bugün mayo falan mı baksak bana?"
"Şartım var."
"Tamam kabul ediyorum."
"Söylemedim Annabeth. Sonra küsersin falan." Yüzüme baktı. "Beğendiğin bir şey varsa alacağız ve çıkacağız. Başka şeylere kafa yorma. Bu daha güzel, bunun burası daha güzelmiş diyerek kendini değil beni yoruyorsun."
"Tamam."
Bulaşıkları topladıktan sonra dışarı çıkmak için üzerimi değiştirdim. Bugün hava çok sıcaktı. Üzerime şort tişört geçirip salona geçtim.
Arabadan inip yürüyen merdivenlere yöneldim. Gördüğüm mağazaya girdim. Abimde arkamdan geliyordu.
2 GÜN SONRA
Valizime ne olur ne olmaz diye silahımı da koymuştum.
Lily ve Adrian ile gideceğimiz yerde buluşacaktık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Bunu yaklaşık 38 kere abime sormuştum ve bana uçakta söyleyeceğini söylemişti.
Tam olarak 16 saattir uçaktaydık. Ne yani buradan Alaska'ya falan mı gidiyorduk? "Ne kadar kaldı gideceğimiz yere?"
"Yarım saat falan."
"Peki nereye gidiyoruz?" oturduğum son derece rahat koltukta yan döndüm. "Alaska'ya"
"Ciddi misin sen?" Uyuyan insanlar vardı. Onları rahatsız etmemek için fısıldamaya çalışarak sordum.
"Yüzümde şaka yapar gibi bir hal mi var?" Elimden geldiğince sinirli sinirli abime baktım. Yanaklarımı sıktı. "Şaka yaptım. Bahamalar'a gidiyoruz."
Kolunu çimdikledim. "Anca dalga geç zaten."
Yarım saat sonra uçak havaalanına inmiş, ve on beş dakika sonra da otele gitmiştik. Biz Lilly ile aynı odada, abim ve Adrian aynı odada kalacaklardı. Odamız Atlas Okyanusu'nu görüyordu.
"Off yorgunluktan ölüyorum. 20 saat uçak yolculuğu nedir ya?" Lilly kendini geniş yatağa bıraktı. "Tanrı'ya şükür bizimki 16 buçuk saatti." Gülerek kendimi yatağıma bıraktım.
"Fazla sıcak." Lilly odadaki klimayı açıp tekrar yattı.
"Uyuyacak mıyız?" Diye sordum. "Biraz konuşsak fena olmaz. Tanrım inanamıyorum ikimizde aynı anda aldatıldık resmen."
"Bir yanım Henry'i o kadar çok istiyor ki! Ama diğer yanım sürekli bana onun beni aldattığını hatırlatıyor." Lilly titreyen sesiyle kafasını bana çevirdi. "Ya sen? Percy'i özlüyor musun? Onu istiyor musun?"
"O gece... Onu o kızla öpüşürken gördüğümde... Kalbim sanki atmayı kesti. Boğazıma bir yumru oturdu. Konuşmak istedim, konuşamadım. Onun beni aldatmadığına inanmak istedim, inanamadım. Onu özleyip özlemediğime gelirsek... Deli gibi özledim. Kafamı boyun boşluğuna koyup kokusunu içime çekmeyi öyle istiyorum ki... Anlatamam." Göz pınarlarımdan yaşlar teker teker süzüldü. "Kalbimin çalışmak için oksijene ihtiyacı var ve benim oksijenim o."
"Her şey güzel gidiyor. Tam mutluyum diyorum, şeytan gelip ağzıma sıçıyor. Diyor ki "Al sana mutluluk." "
"Onları unutmalıyız. O piç kuruları bize layık değil Lilly."
"Haklısın. Ya biz beraber falan mı yaşasak? Şöyle yeni bir hayat. Ne Amerika ne Norveç. Rusya ideal bence. Senin Rusçan mükemmel. Benim de Rusçam az çok öyle. Bence biz Rusya'ya taşınalım."
"Kafama yattı gibi." dedim. "Ama Rusya çok soğuk olur ya. İngiltere? Hem abim de İngiltere'de."
"Olabilir aslında."
Kapımız tıklandığı. "Biziz." Adrian ve abim aynı ağızdan konuştu. "Ben bakarım." Lilly yatakta doğrulup kapıya baktı.
"Bana bakın bakayım." Adrian dikkatle bizi süzdü. "Sizi hangi lanet olası bok ağlattı?"
"Bana eski sevgilileriniz için anladığınızı söylemeyin!" Abimin sakinliği beni daha fazla dehşete düşürdü.
"Evet." Lilly dik dik abime baktı. "Edward farkındaysan sevgililerimizden ayrıldık ve duygusal bir travma yaşıyoruz. Ve bizim şu an ağlamamızdan doğal hiçbir şey olamaz."
"Mıy mıy mıy. Başlarım senin duygusal travmana. Sence Henry senin arkandan ağlıyor mu? Bi bak! Herif mutlu! Ama sen burada ağlıyorsun Lilly. Sen benim kardeşimsin, ve ben senin ağlamana dayanamıyorum tamam mı?" Adrian bana baktı. "Bunlar senin için de geçerli Annabeth. Size her ne kadar kızsak ta bağırsak ta siz bizim kardeşimizsiniz. Umarım anlatılmıştır. Şimdi bir şeyler yemeye gidiyoruz. Üstünüzü değiştirin."
Abim, Adrian'a hak verir gibi kafa salladı ve kolunu omzuna attı. "Kapının önündeyiz. 2 dakikanız var. Hadi." Diyip odadan çıktılar.
Lilly ile üzerimize beraber aldığımız beyaz şortu ve mavi bluzü giyip çıktık.
"Büyük boy pizzayı tek başıma bitirebilirim." dedim. "O zaman sana bol zeytinli büyük boy alıyoruz." Abim hepimizin isteklerini alıp kasaya gitti.
Son dilimimi de ağzıma tıkarken gazozumdan bir yudum aldım. Lilly'nin de pizzasını bitirmesini beklerken telefonumla ilgilendim.
Yatmadan önce yine Lilly ile konuşmaya başaldık. "New York'ta kazandığım üniversite benim için çok önemli. İngiltere yerine New York'ta mı yaşasak?"
Lilly bıkkın bir nefes verdi. "Annabeth, ikimizde derelerimizin Oxford ya da Cambridge'e yettiğini biliyoruz. Böyle üniversitelerde okumak sence de daha iyi olmaz mı? Ailemizden çoğu kişi Harvard'da okumuş olabilir. Biz de değişiklik yapıp bunlardan birinde okuyalım?" Elim boynumdaki kolyemde babamın bana verdiği Harvard yüzüğüne gitti. New York benim için önemliydi. Ama hayatıma yeni bir sayfa açacaktım. Percy olmadan. Ve Percy ile o üniversiteyi kazanmıştık. Lilly haklıydı. "Haklısın. Kendimize yeni bir sayfa açacağız ve bu yeni sayfa ailemiz içinde yeni olacak."
Yeni bölüm için sınır 25 oy. Biraz yükselttim ama geçebileceğinizi umuyorum. İyi geceler. 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Hunters (Percabeth)
Hayran Kurgu*seriye bağlı bir hikâye değildir* Çığlık attı. Sanırım mutluluktandı. Gülümsedim. "Sen..sen ciddisin değil mi?" *Öncelikle Annabeth, Percy, Magnus ve diğerleri melez DEĞİL. *Magnus annesini kaybettikten sonra Annabeth'ler ile birlikte yaşamaya ba...