9.Bölüm (Mühür Etkisi)

647 63 29
                                    

Zoro düşüncelerin kafasında dolanıp durmasından o kadar rahatsız olmuştu ki "Kafamı kesip atmak istiyorum!" diye söylenmişti bir anda.

Robin bunu duyup kılıç ustasının girdiği bu çıkmaza gülümsedi. Sonunda istediği olmuştu ve artık kılıç ustası onun farkına varmıştı.

Kafası karışıktı belki ama bu önemli değildi çünkü onun kafasını karıştıran kişi olmak Robin'in hoşuna gidiyordu.

Odaya giren Zoro hala oturan Robin'i görünce şaşkınlıkla "Sen yatmadın mı?" diye sorarak gerginliğinin üstünü kapatmak istemişti ama Robin durumun çoktan farkındaydı.

"Hayır. Mühürle ilgili bir şeyler araştırıyordum, bir çıkar yolu olmalı."

İç çekti Zoro. "Uğraştığın için sağol ama sözümü tutmaktan başka çarem yok sanırım."

Robin'in oturduğu yatağın diğer tarafına uzanıp esnerken "Hem Jeanne yardım edeceğini söyledi." demişti genç adam.

Bu yine güzel kadının damarına basan bir durumdu ama gülümsemeye çalıştı. "Haklısın ama en azından bir alternatif planımız olsun istemiştim."

Zoro gözlerini kapatıp "Dert etme." derken yanına uzanıp onu izleyen Robin'i fark etmemişti ki genç kadın "Uyurken bile kaşlarını çatıyorsun Zoro." diye mırıldanmıştı.

Bu cümle üzerine gözlerini açmıştı kılıç ustası. Yanında uzanan güzel kadına bakıp yutkundu. "Robin?! Sen..."

"Ben ne? Sadece uzanıyordum. Rahatsız olduysan kalkabilirim."

Gülümseyerek kalkmak üzere olan kadını kolundan refleks olarak tutmuştu Zoro. "Gerek yok. Senin için sıkıntı yoksa tabii."

Robin bunu yapmaması gerektiğini biliyordu ama kılıç ustasıyla biraz oynamak istemişti. "Neyin var senin? Normalde bu tarz şeylere takılmazdın, biraz garip davranıyorsun."

Gerilmişti genç adam. Kafasına aniden milyonlarca soru üşüşmüştü ve ilk defa bu sorulardan hiçbiri kılıç, kesmek, katana, ölüm, savaş gibi kelimeleri içermiyordu.

Utandığını hissetti ve kolunu hızla çekip yan yatarak "Yorgunum sadece." dedi. Öyleydi gerçekten de. Zihni onu fazlasıyla yoruyordu ve bu durumu çözmeden yine uyuyabilecekmiş gibi hissetmiyordu.

Robin'in uyuduğu fikrine kapılınca ona doğru döndü ve yüzünü izlemeye başladı. Genç kadına ilk defa bu kadar yakından bakıyordu ve ilk defa ne kadar güzel olduğunu düşünmüştü.

Daha önce hiç fark etmemişti Zoro. Robin hep böyle gülünce insanı mutlu eden biri miydi yoksa Zoro deliriyor muydu?

Uyurken tebessüm eden bu yüze bakarken düşünceleri tarafından iyice rahatsız edildiğini fark edince sırt üstü yatıp "Kafamı mı kessem?" diye huysuzlanmıştı.

Bir anda göğsüne dokunan ellerin Robin'in olduğunu fark edinceyse telaşla kalkmak istedi Zoro ama uyuyor gibi davranan Robin buna izin vermeyerek iyice ona sokulmuştu.

"Ben yastık değilim! Hey! Uyuyor musun?"

Kızgın sesini dizginledikten sonra bu durumda ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu. Robin'i uyandırmadan yastık olmaktan kurtulacak hiçbir çözüm bulamayınca pes edip kafasını yastığa geri koymuştu.

Sabah Zoro'nun göğsünde uyanmanın verdiği huzurla mutluca gerinen Robin "Günaydın." dediği Zoro'nun uykusuzluktan ölü gibi olan gözlerini görünce korkmuştu.

"Zoro?! Bu halin ne böyle? Çok bitkin görünüyorsun."

Uyuşuk bir sesle "Günaydın." demişti genç adam. Gerçekten bir gram bile uyumamıştı.

Robin onun bu halini görünce endişelenmişti çünkü Zoro bir savaşın ortasında bile uyuyabilme becerisine sahip biriydi. Bu davranış hiç onluk değildi.

Ona farkında olmadan zarar mı veriyorum, diye düşünmeden edememişti güzel kadın. Üzgün bir suratla "İstersen ben çıkayım ve sen de dinlen." dedi.

Zoro onu biraz bile duymamış gibiydi ki bu dalgınlığı Robin'i iyice endişelendirmişti. Bir iki kere kolundan tutup kendine getirmek için onu sarstığında Zoro "Dokunma bana!" diye bağırmıştı.

Şaşkınlıkla geri çekilen Robin Zoro'nun bu durumunun sadece uykusuzluktan olmadığına karar verip elini genç adamın tişörtüne attı.

Çiçekleriyle bir yandan Zoro'yu tutarken diğer yandan tişörtünü çıkarıp sembolün olduğun bölgeye odaklanmaya çalışıyordu.

"Bırak beni! Çekil!"

Eliyle Zoro'nun soğuk vücuduna dokunduğunda sembolün sıcacık olduğunu fark etti ve yanan elini çekip "Morarmış..." diyerek endişeyle kılıç ustasına baktı.

"Mührü bir an önce yerine getirmesi gerek, yoksa Zoro..."

Devamını getirememişti genç kadın. Korkuyka merdivenlerden aşağıya inip Chopper'a "Chopper! Zoro... Zoro hiç iyi değil!" diyebilmişti sadece.

Hızla tekrar yukarı çıktıklarında genç adamı terleyip kıvranır halde buldular. Robin ilk defa mantığını kaybetmişti ve telaşa düşmüştü.

"Bir şey yapamaz mısın Chopper?!"

"Bilmiyorum, Robin. Kahretsin! Her hastalığı iyileştireceğimi söylemiştim ama elimden hiçbir şey gelmiyor! Böyle giderse Zoro! Zoro gerçekten de..."

Üzüntüsünü bir kenara bırakıp kendine gelmişti bir anda ren geyiği. "Hayır! Hemen pes edemem! Ben doktorum! Ne olursa olsun onun acısını dindirmenin bir yolunu bulmalıyım."

Hızlıca alt kata inip eşyalarını aldıktan sonra dönen Chopper Robin'e Zoro'yu sıkıca tutmasını söylemişti ki bunu yaparken oldukça zorlanıyordu genç kadın.

Zoro'nun güçlü oluşuna kızacağını hiç düşünmezdi Robin ama yapacak başka bir şeyi de yoktu. İşte en çok sinirlendiği şeyde buydu aslında. Yapacak hiçbir şeyinin olmaması onu delirtiyordu.

Sevdiği adamı kurtaramama düşüncesiyle telaşa kapılmıştı bir anda. Ona daha hiçbir şey söyleyememişti üstelik. Endişeden düşünmekte zorluk çekiyordu güzel kadın.

O kendi içinde düşüncelerle cebelleşirken Chopper Zoro'dan aldığı kanı incelemekle meşkuldü. Belki bir virüs yada zehirdir umuduyla iyileştirebileceği bir nokta bulmak istiyordu.

"Kahretsin! Kanında hiçbir şey gözükmüyor! Ne yapacağız?!"

Robin donup kalmıştı adeta. Bir yol yok muydu gerçekten? Zoro'yu kurtaramayacak mıydı? Hayır. Bu kadar kolay pes etmeye niyeti yoktu.

Zoro'nun üstüne oturup yüzüne dokundu ve sert bir sesle "Kendine gel Zoro! Bir mühre yenilemezsin!" diye bağırdı.

Çiçek Kokan Katana (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin