Jimin bir Cumartesi sabahı evde hızla bir şeyler atıştırdıktan sonra erkenden boş buz pateni pistine yetişti. Oturdukları mahalleye on dakika uzaklıkta bir salon vardı. Hafta sonları çalışmak için hep buraya geliyordu. Asıl çalıştığı piste oranla daha küçüktü fakat buraya çok uğrayan olmuyordu ve burayı daha sevimli buluyordu. Bu yüzden buraya gelmekten mutluluk duyuyordu.
Omzuna astığı çantasıyla binaya girdi ve soyunma odasına ilerledi. Senelerdir kursa gitmişti fakat artık antrenörle çalışıyordu çünkü Park Jimin'in yatkınlığı ve yeteneği o kadın tarafından keşfedilmiş, diğerlerinden daha iyi olduğu için ona özel ve daha yoğun bir sistem uygulamaya karar vermişti.
7 yaşında buzun üstünde hırsla kaymaya çalışan küçük beden şimdi 17 yaşına gelmiş, biraz yapılı şekle bürünmüş vücudu, belirginleşmiş kol ve bacak kaslarına rağmen hâlâ asaletini koruyordu. Soyunma odasında tayt ve üstüne bol bir tişört giydikten sonra sarı saçlarını eliyle karıştırıp patenlerini diğer elinde tutarak piste ilerledi.
Karşılaştığı manzarayla dudak büktü. Pistin temizlenip düzenlendiğini görünce düşen omuzlarıyla aracı kullanan kişiye seslendi.
"Pardon, acaba temizleme ne kadar sürecek?" Kibar mizaçlı çocuğu gören adam eliyle iki dakika diye işaret ettiğinde Jimin gülümseyerek teşekkür etti ve seyirci koltuklarının olduğu yere doğru ilerledi.
Koltuklardan birine uyuklayan diğer genç adam duyduğu sesle irkilerek uyandı ve gittikçe ona yaklaşan bedene baktı. Buraya her geldiğinde çocuğu kayarken görüyordu. Daha doğrusu kayarken izliyordu. Onu çalışırken izlemek eğlenceliydi. Fakat Jimin bunu bilmiyordu.
"Selam! Sen de mi çalışmaya geliyorsun?" Jimin elindeki patenleri yan oturağa bıraktıktan sonra bakışlarını gözleri şişmiş, dağınık, mavili saçlı çocuğa çevirdi. Yoongi yanına aniden oturan çocuğa nasıl tepki vereceğini bilememişti. Bir süre öylece Jimin'e baktıktan sonra nefes alıp konuştu.
"Hayır, babam burada çalışıyor. Bazen ona yardım etmek için geliyorum." Omuz silkerek söyledikten sonra Jimin anlayışlı bir tebessümle onu onaylayarak önüne döndü. Yoongi yavaş yavaş açılan gözleriyle patenlerini giyen sarışın çocuğa baktı. Dalgalı saçlarında düzenli bir dağınıklık vardı ve üstüne bol gelen beyaz tişört köprücük kemiklerini biraz açığa çıkarıyordu. Jimin işini bitirdiğinde Yoongi hemen bakışlarını başka yöne çevirdi.
"Adın ne?" Jimin'in sesine karşın Yoongi uykulu, boğuk sesiyle "Yoongi," diye mırıldandı.
Jimin birkaç saniye bekledikten sonra kıkırdayarak "Benim adımı sormayacak mısın Yoongi?" Yoongi gözünü ovuşturduğu elini hızla çekerek şapşal bir ifadeyle sarışına baktı. Adını zaten biliyorum Park Jimin diyemezdi.
"Uykumdan uyandırdın beni, biraz zaman tanıman lazım açılmam için." Bulduğu bahaneye ek olarak iki yana açtığı kollarını germeye başladı. Jimin muzip bir gülümsemeyle ona bakıyordu. Patenlerinin üstünde denge bularak ayağa kalktı ve Min Yoongi'nin ellerinden tutarak onu çekiştirdi. Beklemediği hareketle irileşmiş gözleri ve araladığı dudaklarıyla onu yerinden kaldırmaya çalışan çocuğa baktı şaşkınca.
"Madem güzellik uykundan uyandırdım seni, hadi gel birlikte kayalım Yoongi." Jimin kaldırdığı kaşlarıyla bir cevap beklerken Yoongi'nin kalp atışları hızlanmıştı. O kaymayı bilmiyordu ki!
"Başka paten yok,"
"Depodan ödünç alabiliriz."
"Buz temizleniyor..."
"Baban birazdan biteceğini söyledi."
"Hava çok soğuk, üşütürüm."
"Kazağımı giyebilirsin."
Yoongi pes ederek ofladı ve dudaklarını büzerek karşısındaki ısrarcı sarışın çocuğa baktı. Kollarını göğsünde birleştirerek iç çekerken söyledi. "Ben kaymayı bilmiyorum Jimin."
"Oh!" Yoongi rahatsız olmuş bir şekilde kaşlarını çatarak Jimin'in verdiği tepkiye baktı.
"Ne var? Hiç hayatında buz pateni yapmasını bilmeyen birini görmedin mi?" Sarışın olanın tepkisine kırıldığı biraz ses tonuna yansırken Jimin hâlâ kalkık kaşlarıyla oturan uyuşuk bedene bakıyordu.
"Adımı nereden biliyorsun?" Yoongi kırdığı potla yutkunup çocuğa baktı.
"Iııı, daha demin söyledin ya."
"Hayır söylemedim."
"Evet söyledin!"
"Hayır söylemedim!"
İkisi de birbiriyle inatlaşırken Yoongi mahcup bakışlarını kaçırarak pes etti. "Tamam, kim olduğunu biliyorum çünkü ziyaretçi listesinde sürekli adını görüyorum." Yoongi son bir umutla sunduğu bahaneyle çocuğa utangaç bir şekilde baktı.
Jimin tam dudaklarını aralayıp adını hiç yazdırmadığını söyleyecekken karşısında ezilip büzülen Yoongi'yi daha fazla utandırmak istemediğinden sustu. İçinde kıpır kıpır olan bir şey vardı ama dudaklarını ısırarak sırıtışını engelledi.
"Peki o zaman, sonra görüşürüz Yoongi!" Elini sallayarak veda edip boşalan piste geçti. Yoongi çocuk arkasını döndüğü anda kendini sanki bedeni eriyormuş gibi oturduğu yerden iterek yere attı.
"Daha ne kadar rezil olabilirdin Yoongi?" Kendi kendine sorup elleriyle yüzünü kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐚𝐧'𝐭 𝐧𝐨𝐛𝐨𝐝𝐲 𝐥𝐨𝐯𝐞 𝐲𝐨𝐮, 𝐲𝐦
Fanfiction[yoon.min] "Beyaz buzun üstündeki zarif hareketlerini anlatmaya kelimelerim kifayetsiz kalır, büyüsünü bozmaktan korkarım. Bilmem o güçlü sıçrayışlarının, dengeli dönüşlerinin isimlerini. Ama hep gözümde minik, beyaz bir güvercindir Park Jimin. V...