Park Jimin'in çalışmaya geldiği bir Salı akşamı Yoongi'nin orada olmayacağını bildiğinden biraz buruk olsa da, çocuğun komik davranışları aklına geldiğinde kendi kendine sırıttı.
O akşamüstü yedikleri yemekten sonra her Cumartesi birlikte yemeyi alışkanlık haline getirmişlerdi.
Jimin aklında düşüncelerle piste ilerleyip özgürce kaymaya başladı. Buzun üstünde süratle ilerlerken oluşturduğu hafif esintinin verdiği huzurlu hisle gözlerini kapattı ve kollarını iki yana açarak esintiyi hissetti. Sarı saçları uçuşur ve bol tişörtü dalgalanırken buzun üstünde onu kimse rahatsız edemezdi. Aynı yıllar önce televizyonu izlerken dünyadan soyutlanması gibi, buzun üstünde de süzülürken bütün sesler yok oluyor, kimseyi görmez oluyordu gözleri.
Yoongi o akşam salonun girişindeki paten ve dizlikleri düzenledikten sonra sessizce pistte tek başına çalışan Park Jimin'i izlemek amacıyla seyirci bölümündeki yerine kurulmuştu. Çocuk adeta bir kar tanesi gibiydi. Rüzgâr sanki düzensiz bir şiddetle onu savuruyormuş gibi havada üçlü dönüşler yapıyor ve dengesini kolayca sağlayarak buzun üstünde kaymaya devam ediyordu.
Ayağa kalkarak kenarlığa yaklaştığında üstündeki ağırlığın kalkmasıyla yüksek sesle ikiye katlanan oturağın çarpması bütün salonda yankılanmıştı. Tam o sırada buzun üstünde tek bacağının üzerinde bir dönüş gerçekleştiren Jimin gelen yüksek çarpma sesiyle bakışlarını hızla oraya diktiğinde dikkati dağılınca dengesi bozulup buza kapaklandı.
Bir anda burkulan ayak bileğinin acısıyla inlediğinde Yoongi'nin gözleri irileşmiş ve telaşla buza ilerlemişti. Spor ayakkabılarını umursamadan ayak bileğini tutan çocuğun yanına gelmeye çalıştı. Jimin buzun üstünde dengede kalmaya çalışan arkadaşını gördüğünde acısını anlık olarak unutup gülerken sırtüstü buza uzandı.
Yoongi ayakta gelemediğini fark edip dizleri üzerinde emekleyerek sarışının yanına sürükledi bedenini. Jimin başını buza yaslayarak buruşturduğu yüzüyle gülümsemesini saklıyordu. Siyah saçlı olan korkuyla titreyen elleriyle Jimin'in incinen ayağındaki patenin bağcıklarını çözmeye başladı.
Jimin usulca oturduğu yerde doğrulup ellerini iki yanına yasladı ve son derece ilgili bir şekilde bileğine bakan Yoongi'de kayboldu bakışları. Yoongi hafifçe ayağını oynatıp "Acıyor mu?" diye sorduğunda Jimin yüzünü ani acıyla buruşturunca hemen ellerini çekti.
Çok üzgün ve suçlu hissediyordu. Çaresiz bakışlarıyla "Jimin, çok özür dilerim. Öyle bir anda kapanacağını düşünmedim. Dikkatin dağılsın istemezdim. Gerçekten çok üzgünüm." Jimin gülümseyerek "Sorun yok Yoongi-ah, acımıyor o kadar. Gerçekten." diye çocuğun içini rahatlatmaya çalıştığında Yoongi omuzlarını düşürerek iç çekti.
"Oraya kadar yürüyemezsin. Ben de taşıyamam seni. Dengede duramadığımdan yine düşürürüm sonra." Yoongi sıkıntıyla saçlarını kaşıdıktan sonra Jimin çocuğun koluna girdiğinde şaşkınca sarışın olana baktı.
"O zaman popomuzun üstünde kayarak gideriz!" Şevkle söylediğinde Yoongi'yi de çekiştirip girişe doğru kaymaya başladılar.
Kıkırtıları kahkahalara dönüşürken kalçalarını donmaktan kurtarmak için verdikleri yaşam savaşı bir yarışa dönüşmüştü. Yoongi çocuğa zarar vermekten çekinse de ikili birbirlerini itekleyerek ilerlerken çok komik görünüyorlardı.
Sonunda Jimin ilk ulaşan olduğunda koyu saçlıyı sıska kollarından tutarak kendine doğru çekti ve birlikte kenarda oturarak bembeyaz pürüzsüz zemini izlemeye başladılar.
"Bunu sevdim Min Yoongi. Arada yapmalıyız." Hâlâ soluk soluğa hızla inip kalkan göğüslerini normale döndürmeye çalışıyorlardı. Yoongi tek kaşını kaldırarak aralık dudakları ile yanındakine baktı.
"Popo üstü buzda kaymak mı istiyorsun?" Alayla sırıttığında Jimin kenetlenmiş bakışlarını tekrar buza çevirerek ayırdı.
"Hayır, daha fazla düşmeliyim ki sen benimle böyle ilgilen."
Yoongi duyduklarıyla yanakları kızarırken başını diğer tarafa çevirdiğinde Jimin utanan çocuğa bakıp kıkırdadı.
Merhaba!! Bölüm başlığında popo yazmaya utanıp üç nokta koydum, neden öyle oldu bilmiyorum shdjhfs neyse umarım beğenmişsinizdir bölümü :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐚𝐧'𝐭 𝐧𝐨𝐛𝐨𝐝𝐲 𝐥𝐨𝐯𝐞 𝐲𝐨𝐮, 𝐲𝐦
Fanfiction[yoon.min] "Beyaz buzun üstündeki zarif hareketlerini anlatmaya kelimelerim kifayetsiz kalır, büyüsünü bozmaktan korkarım. Bilmem o güçlü sıçrayışlarının, dengeli dönüşlerinin isimlerini. Ama hep gözümde minik, beyaz bir güvercindir Park Jimin. V...