yanan sayfalar

1.4K 181 85
                                    

"Tamam, ben seni salonda bekleyeceğim." Jimin telefonu kapatıp cebine koydu. Yoongi ile uzun süredir uğramadığı küçük salonda buluşacaklardı. Özlemişti oranın sıcaklığını, sakladıkları birçok güzel anılarını. Olimpiyatlara az kalmıştı ve ailecek heyecan içlerini yiyip bitiriyordu, başta Jimin olmak üzere.

Yaz sıcağını kovalamış, kapıda bekleyen sonbahar biraz rahatlatmıştı onu. Yaz aylarını çok sevmezdi, kendi isteğiyle de olsa insanlardan soyutlanması en büyük nedeniydi bunun. Şimdi ise okulların açılmasına az kaldığı için kısa bir dönemliğine seyrekleşen çalışma saatlerinin yerine sevgilisiyle zaman geçirmeyi koymuştu.

Yüzünde küçük bir tebessüm ve büyük adımlarıyla yürüyordu. Karşısına bir adam çıktığında duraksadı ve kaşlarını çatarak baktı. Adam acı çekiyormuş gibi görünüyordu çocuğun gözlerini gözleriyle karşılaştırmaya çalışırken.

"Pardon," Jimin adamın yanından geçmeye çalıştığında adam sıkıca kolundan kavradı ve kendine döndürdü. Korkuyla kalbinin atışları hızlanırken Jimin hemen geri çekildi.

"Ne istiyorsunuz?" Biraz şaşkınlık, biraz korku, biraz da öfkeli ses tonunun sorduğu soruyla adam daha çok buruşturdu yüzünü acıyla.

"Jimin. Jimin-ah, beni tanımadın mı?" Adamın sesi kulaklarına dolduğunda Jimin geçmişten görüntülerle bu sesi birleştirdi. Yıllar önce kaçtıkları babası tam karşısında duruyordu şimdi. Jimin derin nefesler almaya başlarken gözlerini kaçırarak yere odakladı.

"Üzgünüm, kimden bahsettiğinizi bilmiyorum." Jimin kurtulma şansını deneyerek adamın tutuşlarından kaçarak uzaklaşmaya çalıştığında babası tekrar omuzlarından kavradı oğlunu.

"Oğlum, beni tanımadın mı? Babanı tanımadın mı?" Umutsuzluğun doldurduğu cümlelerini duyduğunda Jimin yutkundu ve çekinerek bakışlarını ona odakladı. Bedeni tir tir titremeye başlamıştı. Annesine kötü davranan bu adamı görmek içinde tekrar bir öfkenin kıvılcımlanmasına yol açmış, aynı zamanda küçükken hissettiği bütün hüzün ruhunun içine gaz gibi dağılmıştı. Gözleri kötü anılarıyla dolarken babasının gözlerine bakmayı sürdürdü içten yanağını ısırarak. Bu şekilde güçlü durmaya çalışıyordu.

"Ben çok özür dilerim Jimin. Pisliğin tekiydim biliyorum. Küçücük yaşında zihni bir akşam bile açık kalmayan, alkolik bir adam oldum. Çocukluğunu mahvettim. Gerçekten çok isterdim o zamanları geriye almayı ve sana hak ettiğin baba olmayı. Oyuncak arabalar almayı, parka götürmeyi, seni sırtıma alıp gezdirmenin hayalini o kadar çok kurdum ki. Ama şimdi daha iyiyim, eskisi gibi değilim. İhtiyacın olan baban olmaya geldim." Adam ağlamaklı ve yalvarır bir şekilde Jimin'e bakıyor ve konuşuyordu. Babasının ağzından çıkanlar Jimin'in içindeki kıvılcımı daha da körüklerken sıktığı dişlerinin arasından bir nefes aldı.

"Eskileri düzeltmek için artık çok geç. Ayrıca özür dilemen gereken kişi ben değilim, annem. İkimizin de hak ettiği belki bir sürü şey vardı. Sıcak bir yuva, gülüşmelerle geçen akşam yemekleri, kolları arasına sığınıp güvende hissedeceği bir eş ve emeklerinin karşılığını almayı hak etti annem, fakat senin bencilliğin yüzünden ikimizin de hak ettiği hayat akşam yanağının sızısından değil kalbinin kırığından sessiz sedasız ağlayan bir kadın ve mutlu günlerin özlemiyle sığınacak bir yer arayan çocuk kaldı o soğuk apartman dairesinde. Ben de isterdim diğer çocuklar gibi babam beni kucağıma alsın, birlikte savaş oyunları oynayalım. Fakat sen benim gözümde anneme el kaldırdığını gördüğüm gün bittin. O gün seni özlediğime değil, heba ettiğin, eksik bıraktığın çocukluğuma, annemin acısına ağladım. Artık bir babaya ihtiyacım yok; sen bana ne olamadıysan, hepsini annem oldu bana. Senin yokluğunda, senin hatalarının üstünü örtmeye çalıştı. Ve sen bu melek gibi kadına olabilecek en iğrenç şekilde davrandın. Sakın, sakın bir daha seni affedebileceğim gibi bir yanılgıya uğrama."

Jimin gözpınarlarında biriken yaşların ne zaman çenesine süzüldüğünü anlamadan sıralamıştı içindeki öfkeyi kustuğu cümlelerini. Babası şaşkın bir şekilde karşı karşıya kaldığı nefreti sorguluyordu. Biliyordu, hak etmişti hepsini. Fakat daha güzel, yeni bir başlangıç yapmak istiyordu hayata.

"Jimin, ben gerçekten çok pişmanım yaptıklarımdan. Sadece yeni bir sayfa açmak istiyorum. Ne olursun bana bir şans daha versen?" Jimin alayla güldü ve kızarmış gözlerini devirdi.

"O klişe benzetmeyi kullanacaksın demek. O zaman ben de öyle yapayım; sen sana sunulan defterin sayfalarını yakıp yıktın. Sana açtığımız her temiz sayfaya alevini püskürttün ve yok ettin. Bizim kâğıtlarımız tükendi sana sunabileceğimiz. Şimdi elinde açabileceğin yeni bir sayfa yok. O gece seni terk eden biz değildik, sen annemi çoktan yarı yolda bırakıp kaçmıştın. O yüzden bu defterin kapağını bir an önce kapat ve def ol hayatımızdan. Yıllar önce tereddüt etmeden yaptığın gibi." Jimin acıyla buruşturduğu yüzünü saklamak için çok çaba sarf etmişti. Tekrar arkasını dönerek gideceği yolda daha hızlı ilerlemeye başladı. Öfkesi adımlarına yansıyor, asfalt zemini şansı olsa gürletecek kadar sert basıyordu yere ayaklarını.

Salona ulaştığında sinirli adımlarını direkt piste yönlendirip patenlerini ayağına geçirerek buzda kaymaya başladı. Her zamankinden daha hızlıydı şimdi. Tehlikeli derecede.

Park Jimin sinirlendiğinde hep daha da hırslanır, buzda daha da hızlı ve sert kaymaya başlardı. Şimdi pistte dönüp duruyor, hızlı nefeslerini kontrol altına almaya çalışıyordu. Birkaç kere havada üçlü sıçrayışlar ve buzun üstünde eğilerek kendi etrafında dönüşler gerçekleştirdi. Her hareketinde hırsı içinde büyüyor, bir tık daha zorluyordu kendini.

Min Yoongi kısa bir süre sonra salona geldiğinde, burnundan soluyan ve fazla dengesiz hareketler yapan sevgilisini gördüğünde kaşlarını çattı. Her kaydığında bir melek kadar zarif ve narin görünen Park Jimin, şimdi öfke ve korku bürümüş ruhu ile süratle ilerleyip çok sert sıçrayışlar gerçekleştiriyordu.

Yoongi birkaç kere Jimin'e seslenmesine rağmen sarışın olanın kulakları duyarsızlaşmıştı diğer seslere karşı. Düşüncelerini aklından kovmak için bir şarkı mırıldanıyordu. Fakat sesi susmak bilmeyen düşünceleriyle git gide daha çok yükseliyordu. Yoongi ilk kez onu böyle gördüğü için korkmuş ve elindeki patenleri hemen ayağına geçirerek tekrar "Jimin-ah!" diye seslenmişti. Sesini yine duyuramamıştı sevgilisine. Bacakları telaşla titrerken bir yandan da Jimin'in kendine zarar vermemesi için dua ediyordu.

Jimin dudaklarında takılı olan şarkının şiddetli bölümünde kendini bir öncekilerden daha çok zorlayarak, gözlerinden yaşlar süzülürken art arda dörtlü sıçrayış yapmaya çalıştı. Bulanık görüş açısıyla buzu görmekte zorlanırken ayağını yere basamadığı için sertçe soğuk buza düştü. Düşüşünü hafifletmek için kolunu önüne attığında avucu buzun üstünde kaydığında kolu hızla yere yapışan bedeninin altında kaldı. Yoongi ona yetişemeden bir anda gerçekleşen bu kazanın ardından acı dolu bir çığlık attı Jimin. Sarışının çığırışı kulaklarına saliseler içinde ulaştığında pistin girişinde öylece kalakaldı Yoongi. Gözleri dolarken yerde kıvranarak ağlayan çocuğa baktı.

Hemen kendine gelerek hızla iki büklüm olmuş Jimin'in yanına kaydı. Jimin kolunun acısından çok, babasının yüzünü gördüğünden, dudaklarından öylece çıkan bütün cümlelerin ağırlığından ağlıyordu deli gibi. Hıçkırıkları haykırışlara dönüşürken aklındaki tek şey babasının yıllar sonra bile annesi ve kendi hayatını kolayca mahvedebildiğiydi.

Yoongi hüngür hüngür ağlamaktan yüzü kızarmış sarışının kafasını göğsüne gömdü. Buzun üstünde bacaklarını iki yana açmış, Jimin'i de bacaklarının arasına almıştı. Çocuğun sarsılan bedenini sakinleştirmek için saçlarını okşadı, bir sürü öpücük kondurdu sarılara. Jimin'in sırtını kendi göğsüne vermişti. Kolu bedeninden bir uzuv değilmiş gibi sarkıyordu omzundan. Canını acıtmak istemediğinden koluna dokunmaktan kaçındı ve şoktan çıkıp içeride çalışan babasına yardım için bağırdı.

Jimin ise titreyen diğer eliyle boynunu, saçlarını ve bütün bedenini yırtarcasına çiziyordu. Yoongi minik eli zapt edip kendi dudaklarına bastırdı. "Geçecek sevgilim, geçecek." diye kulağına.

Yoongi çocuğun acısı bulaşmış güçsüzleşen bacaklarıyla ikisini de pistin dışına kadar zorlukla taşıdı.

Merhaba, son bölümün üstünden geçti biraz istemeden. Umarım sevmişsinizdir :)

Yeni bir yoonmin hikayesi yayımladım, "last night i dreamt that somebody loved me" adı. Belki bakmak isterseniz, çok sevinirim ^^

𝐜𝐚𝐧'𝐭 𝐧𝐨𝐛𝐨𝐝𝐲 𝐥𝐨𝐯𝐞 𝐲𝐨𝐮, 𝐲𝐦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin