Bölüm üç- aşkın adını öğrenişBölüm şarkısı : Ben Monsta X - Lost in the dream dinleyerek yazdım size de tavsiye ederim.
"Sadece bir gölge olsa bile (Sana sahip olmak istiyorum) Her gece aynı rüyada seni arıyorum."
Karşımda gördüğüm bedene gözlerimi irileştirerek baktım. Az önce şanslı olduğumu söylemiştim ya işte onu unutun. Resmen gördüğüm kişi sabah müzik odasında beni tanıyan ama benim tanımadığım kisiydi.
Bu olay cidden korkutucu ve gizemli olmaya başlıyordu. Ama ben bu türü cidden sevmezdim. Sevdiğim türler komedi ve çizgi filmdi. Tanrım nolur bana yardım et. Bir korku filminin kurbanı olmak istemiyordum.
Karşımda ki beden bana ifadesizce bakarken suratımdaki kan izlerini görünce kaşları çatılmıştı.
Bana doğru bir adım attıktan sonra "Bu halin ne." diye sordu. Derin bir nefes aldım ve dolmak üzere olan gözlerimi karpıştırdım. Nedense böyle sorduğunda canımın acıdığını hissetmiştim. Sesinde bana yakın gelen şeyi anlayamamıştım sanki aramızda duygusal bir bağ var gibiydi. Sesindeki endişeyi duyduğun da istemsizce beni nereden tanıdığını merak etmiştim. Benden cevap beklediğini hissettiğimde başımı olumsuz anlamda salladım.
"Bir şeyim yok, iyiyim." Dedim. Sesim çok güçsüz çıkmıştı. Tanrım cidden eve gitmek istiyordum çünkü yatağıma yatıp, gözlerimi kapatıp bugünün neden bu kadar berbat olduğunu sorgulayıp tanrıya "Neden ben?" demek istemek için güzel bir gündü.
Karşımda gördüğüm uzun beden bana bakıp *uzun dediğime bakmayın neredeyse aynı boydaydık*
"Dayak yemiş gibisin. Yoongi'nin işi mi bu?" Diye sordu. Gerçekten artık yere çöküp ağlamak istiyordum. Ne Yoongi ne de kimsenin adını duymak istemiyordum. Evimi alsa sevmeyen ben şuan koşarak evime gitmek istiyordum. Başımı kararlı bir şekilde kaldırdım ve olabildiğince sert olmaya çalıştım.
"Beni evime bırakacak mısınız? Yoksa ben başımın çaresine bakayım mı?" Diye sordum. Az önce çıkan cılız sesimden sonra çıkan kararlı sesime ben bile şaşırmıştım. Karşımdaki beden başını olumlu anlamda salladı.
"Pekâlâ. Atla." Dediğinde sanki yıllarca sokakta kalmış bir insanmışım da biri bana ev almış gibi gülümsedim ve acıyan karnına rağmen hızlıca arabaya bindim.
Yaşıtım olduğunu düşündüğüm çocuk sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.Acaba ona beni nereden tanıdığını sorsam bana ne tepki verirdi. Arabadan atar mıydı? Bu riski almak istemedim. Asla korkak davranan biri degildim ama söz konusu bu çocuk olduğunda istemsizce tırsıyordum.
Hafifçe boğazını temizlediğinde bakışlarım ona döndü.
"Seni bu hala kim getirdi." Sorduğu soru bir anda dengemi bozarken bunu neden merak ettiğini düşünmeden edemedim.
"Bilmiyorum. Ah oraya bir daha asla gitmeyeceğim tek bildiğim bu." Sıkıntıyla ofladım. Cidden karnımda hissettiğim acı benim için büyük bir dertti. Ve ben vücudumu seven bir insanım bana böyle zarar veren kişilere cidden tahammül edemiyordum.
Sakın şimdi bana çıkıp neden uyuşturucu kullanıyorsun o zaman demeyin. Cevap vermem.
"Ne diye kaşlarını çattın?" Sesinde ki gülümsemeyi hissettiğimde gülüyor mu diye dudaklarına baktığımda her hangi bir tebessüm göremedim. Dayak bana yaramadı. İyi deliriyorum.
"Ah aklıma bir şey geldi de." Diye açıklama yaptığımda başını olumlu anlamda salladı. Adresi hala vermediğim aklıma geldiğinde elimle sağa dönüşü gösterdim. Tanıdık yolları görmek içimi rahatlatmıştı.
"Burdan dönüp bir üst sokakta beni bırakır mısın?" Ricam karşısında başını tekrar olumlu anlamda salladı.
"O sokağa bir daha gitmeyeceksen maddeyi nereden alacaksın." Sorusu karşısında duraksamıştım. Etrafımda madde kullandığımı bilen iki kişi vardı. Lanet Min Yoongi ve onun tam aksi karakterde sevgilisi Jung Hoseok.
"Sen... Nerede-" Ben cümlemi bitiremeden çocuk lafımı kesmişti.
"Konu nereden bildiğim değil Seokjin." Keskin sesi beni sorusuna cevap vermek için iterken cidden nasıl bir illetin içinde olduğunu düşündüm.
"Ben başımın çaresine bakarım. Gizli saklı oraya gider alır ve çıkarım." Bu zamana kadar işlerimi hep kendim yapmıştım kimseye minnet duymadım, duymamda. Çocuk kaşlarını çattı ve bana doğru ağır hareketle döndü.
"Ben bakarım. Yani senin başının çaresine bakabilirim." Sert bakışı ile başlayıp telaşla biten cümlesine karşın şok olmadan edemedim.
Az önce bana benimle ilgileneceğini mi söyledi? Ben mi yanlış anladım. Adını bile bilmedigim biri bana az önce başımın çaresine bakacağını söylemişti. İnsanlar pek benimle ilgilenmezdi.
Öz annem bile benimle ilgilenmezken bu cümle onun rastgele *belki de acıma duygusu ile* kurduğu bir cümle olmasına rağmen benim için çok değerliydi. Ondan minicik de olsa etkilendiğimi hissetmiştim. Bu çok yanlış ve sacmaydı.
Başımı olumsuz anlamda salladım.Benim gibi biseksüel olup olmadığını bile bilmiyordum. Ah kendi kafamda drama yaratmayı acilen bırakmalıydım. Bu dövülmüş halime acımış olmalıydı. Adı mı ve uyuşturucu kullandığımı bildi diye bana özel ilgi gösteriyor olamazdı. Değil mi?
Düşüncelerimi toplandığımda sırtımı arkaya daha da yaslayıp konuştum.
"Buna gerek yok." Genç çocuk derin bir nefes aldı. Hızla inip kalkan göğsünden sinirlendiğini hissetmiştim.
Araba durduğunda evimin önünde durduğumuzu gördüm. Kaşlarımı çatmadan edemedim. Hadi ama evimi de biliyor olamazdı değil mi?
İnanamazca ona döndüğümde surat ifademe bakıp bir an cidden gülecek sanmıştım. Şaşırınca komik göründüğümü yeni öğrenmiştim. Genellikle yakışıklı görünürüm de. Neyse konumuz şuan bu değil.
Kaşlarımı merakla kaldırarak çocuğa döndüm.
"Konumuz evinin adresini bilmem değil. Seni pataklayan kişilerin ismini veriyor musun yoksa evine girip ailene uyuşturucu kullandığını söyleyeyim mi?" Tehditkâr sesi vücudumdan ürperti geçmesine neden olmuştu. Bunu cidden yapar mıydı? Yapamazdı o kimdi ki evime girip aileme bunu dese ailem buna inanmazdı ki. Annem o inanırdı beni evden kovmaya yer arardı.
Beni döven kişilerin isimlerini bilmiyordum ama orda diğer serseriler yanımıza geldiğinde beni sıkıştıran adama sigara içen çocuk adıyla seslenmişti. Ne demişti?
Hae-dang?Ha-dong?
Evet evet Ha-Dong demişti.
Gözlerimi devirerek benden cevap bekleyen bedene döndüm.
"İsimlerini bilmiyorum ama biri beni sıkıştıran adama 'Ha-dong' diye seslendi. Oldu mu? İstediğin."
Karşımdaki beden kaşlarını daha da çattı sonra başını olumlu anlamda salladı.
"Oldu." Dedi sert bir sesle. Hayır cidden bir de oldu diyordu. Beni tehdit ederek ağzımdan laf alıp bir de bunu normal mi karşılıyordu cidden!?
Sinirle ofladım.
"Tanrım senin adını bile bilmiyorum ama sen evimi, adımı hatta uyuşturucu kullandığımı bile biliyorsun! Sen kimsin?" Güçlü ve yüksek çıkan sesime o da bende çok şaşırmıştık.
Emniyet kemerini sakince çıkarıp bana doğru yaklaştı. Hafifçe geri çekildiğimde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım en son kafam soğuk cama dayandığında yüzüne soğuk bir gülümseme yerleştirdi ve konuştu.
"Kim Namjoon. Adım Kim Namjoon."
Selaamm! Ay cidden yazana kadar öldüm. Girişler cidden zor oluyor olaylar ilerlediğinde cidden daha hızlı ve eğlenceli yazacağıma eminim. Her gün bölüm atmaya devam edeceğim.
Vote verip ve yorum yapmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narcotic || Namjin
FanfictionSeokjin'in bağımlı olduğu tek şey uyuşturucu değildi. #1 Angst 15.01.2019 © Tüm hakları saklıdır. Start: 18.07.2018