20

854 101 49
                                    

Bölüm 20- Zehirli Titreşim
Bölüm şarkısı: Twenty One Pilots - Chlorine

"Tattığım şeyi sevdim. Dilimde zehir. Bazı zamanlar bağımlı."


Namjoon kapıyı kapatıp ellerini cebine atıp bana doğru dönerken ben hala kafamın içinde tesadüf mü yoksa bir işaret mi olduğunu düşündüğüm o notu düşünüyordum. Olay ne olursa olsun o kızın beni açık açık tehdit ettiğini değiştirtirmezdi.

Aklıma takılan tek bir şey vardı aslinda. Her şeyi çözümleyebilirdim ama bu sorun kafamı daha da bulanıklaştırıyordu. Tehdit ettiği şey benim canım mıydı yoksa Namjoon'un mu?
Kendi abisine bile isteye zarar vermeyeceğini düşünüp kendimi rahatlattım bir süre. Kendi canımı ben her türlü korurdum ama Namjoon... Onu koruyamazdım. Dünya da korunması gereken tek insan olabilirdi belki ama ben yapamazdım.

Derin bir nefes çektim ciğerlerime kafamı kaldırdığımda bir çift güzel gözle göz göze geldim. Gerginliğimi anlarmış gibi gülümsedi bana.

"İyi geçti ha?" Dedi elini omzuma atarken. Kalbim bir anda teklerken öleceğim sanmıştım. Sanki yeterince heyecanlı değilmişim gibi bir de bana böyle davranıyordu. Tanrı delirmem için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Her şeyi.

Sesimi bulduğumda onayladım onu ve yürüyen bedene uyum sağladım.

"Evet. Biraz rahatlamış hissediyorum." Yalan söylemek ne basit şeydi.

"Bir şeyler yapalım mı?" Dedi kafasını kafama yasladı bunu derken.
Omuz silktim. Onunla sevgili gibi faaliyetler yapmak beni deli gibi heyecandırıyordu. Birlikte yolda boş boş yürüsek bile kalbim ağzımda atıyordu. Ben onu çok hızlı bulmuştum. Ona çok hızlı aşık olmuştum.

"Olabilir." Dedim ben de başımı onun başına yasladım.

"O zaman yakında bir kafe-" çalan telefon lafını yarıda kesti. Eliyle bana işaret yapıp elini cebine attı. Ekranda yazan ismi gördüğünde omzumda hareket eden eli durdu.

Istemsizce arayan kişiyi merak etmiştim. Ama ekrana bakmadım. Ve sadece onun mimiklerini ve telefonu kulağına götürmesini izledim.

"Ne var?" Sesi buz gibi çıkmıştı. Elini tekrar omzuma atıp beni arabaya yönlendirdi. Arabanın kapısını açıp koltuğa oturunca kapımı kapattı.

Kendisi arabanın önüne geçip telefonla konuşmaya devam etti.
Bir kaç diyalogdan sonra sinirle sesini yükseltti.

Sonra başıyla onayladı bir şeyi sertçe kapattı telefonu ve elini kaputa sertçe vurdu. Yerimde sıçradım. Kimle ne konuşuyordu deli gibi merak ediyordum aslında. Ama o arabaya binince bile sesimi çıkarmadan onu izledim yine. Soru sorup onu daha da sıkmak istemiyordum.
Sinirle elini vurdu direksiyona.
Anlık bir cesaretle uzandım eline. Avcumun içine aldım iki elini de. Bakışlarımı uzun, kemikli ve esmer parmaklarında gezdirip güzelce okşadım.

"Sakin olmaya çalış konu her neyse eminim üstesinden geleceksin." Bakışlarımı hala ellerinde tutuyordum. Ona karşı böyle yakın olunca kızaran suratım ve asla yerinde duramayan göz bebeklerim olayları komik hale getirebilirdi.

Bir elini ellerimin içinden çekti ve çeneme koyup ağır bir şekilde gözlerimi gözlerinin hizasına getirdi. Koltukta dikleşip bana doğru eğildi ve burnunu burnuma sürttü. Heyecandan parmak uçlarıma soğuk bir rüzgar değdi. Nefesim titrek bir şekilde dışarı çıktı.

"Nasıl böyle güzel kalabildin aklım almıyor." Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Dudakları dudaklarıma yaklaşırken nefesimi tuttum.

Narcotic || NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin