|1|

65 4 2
                                    


"Nedir sorun?" diye sordu Prada , ben bar taburesine otururken. Dağılmış olan saçlarımın arasına elimi sokup şekil vermeye çalıştıktan hemen sonra bu çabadan vazgeçtim. Çünkü biliyordum ki bu kadar sprey ile kafam bir milim hareket etmeyecekti.

"Bir günde iki maç olunca böyle oluyor." diye açıkladım. Bir erkek olmasına rağmen fazlasıyla bakımlı yüzündeki kaşları havalandı. "Bebeğim sana sert bir şey vereceğim ve onu içtikten sonra eve gideceksin. Seni böyle kaldırım serçesi gibi görmek hoşuma gitmiyor."

Gülümseyerek ağrıdan çatlayan başımı elime yasladım. Yanımdaki tabureye biri oturarak "Tek absent* , Chanel." diye seslenince göz devirdim. Bu bara gelen çoğu insan Prada'nın ismi ile dalga geçerdi fakat ben bu ismi fazlasıyla tatlı buluyordum.

Prada önüme bir bardak bırakınca yüzümü buruşturdum. "Cidden cin mi?" diye sordum. Prada işaret parmağını bir anlığına burnumun ucuna dokundurup geri çekti. "Bu günlük sadece bir bardak cin."

Ben ona göz devirirken bardağa absenti doldurup üzerindeki metale bir küp şeker koydu. Önlüğünün cebinde duran çakmağı çıkarıp şekeri yakarken "Sana gelecek olursak koca adam , Chanel çok ünlü ve pahalı olabilir fakat Prada yılların ürünü." diyerek göz kırptı.

Adam başını iki yana sallayıp gülerken bir an bana baktı ve göz göze geldik. Gözlerimi kaçırma gibi bir saçmalık yapmadım. Ayrıca adamı daha önce gördüğüme emindim. "Prensesler için uyku vakti çoktan gelmedi mi?" diye sordu alayla. Hiçbir mimik yapmadım. "Hala uyumamış olduğuna göre , gelmemiş." dedim bakışlarımı önüme çevirirken. Adamın güldüğünü duydum fakat tekrar bir şey söylemedim.

"Seninle uğraşmak epey eğlenceli görünüyor." diye mırıldandı kulağıma eğilerek. Gözlerimi kısarak bardağımı inceledim. Prada , karamelize olup bardağa akan şeker bittikten sonra sıcak metali alıp bardağı adamın önüne bıraktı ve gözden kayboldu.

"Benimle uğraşmanı hiç tavsiye etmem." dedim hala ağrıyan başım yüzünden zorlukla konuşurken. Adam elini bacağımın açıkta kalan kısmına koyunca bakışlarım oraya yöneldi. Ardından adamın yüzüne baktım. "Neden sadece biraz eğlenmiyoruz?" diye sordu mavi gözlerinden ateş çıkarken.

O bir şeytandı ve beni cehennemde küçük bir gezintiye çağırıyordu.

(Emin olun ,yanmaya değerdi.)

Fakat bilmediği bir şey vardı ki...

Ben cehennemin ta kendisiydim.

Bacağımdaki elini tutup ters çevirirken adamın bir anlık boşluğunu yakalayıp onu tezgaha yasladım. Benden epey iri olduğunu göz önünde bulundurarak oturduğum taburede dizlerimin üstüne çıkıp tek kolumu boynuna bastırdım. Şimdi yüzü bar tezgahına yapışık bir şekilde duruyordu. "Bak yakışıklı , aşırı yorgunum ve beynim az sonra kafatasımı kıracak gibi hissediyorum ve sen tehlikeli sularda yüzüyorsun. Git ve sahnede dans eden sürtüklere sataş." diyerek taburemden indim. Cini tek dikişte içip bardağı bar tezgahına vurdum ve Prada'ya parmağımı havada döndürerek bir işaret yaptım. Bana öpücük atınca gülümseyerek hızlı adımlarla bardan çıktım. Yatağımı özlemiştim.

Barın yan sokağına girip kaldığım apartmana doğru yürürken boynumu bir sağa bir sola yatırarak esnettim. Cidden tek cin bile işe yaramıştı. Cebimden anahtarlarımı çıkarıp kapıya taktığım an arkamdan birinin sarılıp ağzımı kapatması ile buz kesmiştim. Çırpınma zahmeti bile göstermeden öylece durdum. Arkamdaki güçlü beden yavaşça eğildi. Öyle ki , nefesini kulağımda ve boynumda hissediyordum.

CAPTAİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin