Neyse ki iki günlük tatilim boyunca bir daha Jason'u görmedim. Tabi iki gün boyunca eve kapanıp temizlik yapmamın ve asla Prada'ya uğramamış olmamın da buna etkisi büyüktü.
Sonunda salı günü gelmişti ve yine dövüş mekanındaydım. Sinirle soluyarak yanıma yaklaşan John'a bakıyordum. "Ee?" diye sordum. "Bu gece kiminleyim?" John çatık kaşları ile derin düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. "Bu gece Wick'in kazanması ihtimali çok yüksek." diye başladı. Devamı gelecek gibi hissettiğimden kollarımı önümde bağdaştırıp ağırlığımı tek bacağıma verdim. "Ama?" John gözlerini daldığı yerden çekip bana odakladı. "Jason, onun ring kızı olman için bana içerideki tüm bahislerin toplamının iki katını sundu. Kaybederse bana bir servet yatıracak." Nefesim sinirden düzensizleşirken John'un yanından hızla geçip Jason'un kulisine gittim. Hızla kapıyı açıp içeri girdiğimde gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Odada bir sürtük görünce kapıyı göstererek "Dışarı!" diye bağırdım. Oturduğu yerden ayağa kalkarken "Kimse bana emir veremez!" diye viyaklıyordu ki yanına gidip saçından tuttuğum gibi dışarı attım. Geri dönme ihtimaline karşı kapıyı kilitlerken Jason'un sesini duydum. "Bu kadar kıskanacağını bilsem sen görmeden hallederdim."
Vücudumdan koca bir ateş topu yükselirken hiddetle ona döndüm. "Aklından ne geçiyor?" diye çığırdım. Dikkatle bana baktı. "Biraz sakin olu-" "Ben kim kazanacaksa onun ring kızı olurum Wilder. Eğer şuursuzun biri gelip saçma egosu yüzünden kazanacağını söylerse ona inanmayız. Senin çükünün saçma merakı yüzünden ben kariyerimi tehlikeye atamam."
Kaşlarını çatıp kollarını birleştirdi. "Makyajını beğendim. Geçen sefer çok boyalıydın."
Derin bir nefes alırken ağzım açık kaldı. Wilder halime gülerek iç çekti ve "Maçı kazanacağım Kate. Başka bir ihtimal yok. Ben kazanacağım." Kavganın ortasında olsamda, sinirden köpürüyor olsamda, Wilder'ın şaşmaz kendine güveni bacak aramı sızlatmaya yetiyordu.
"Wick gelmiş geçmiş en iyi dövüşçü." diyebildim sonunda. Sesim az önce ani bir sinirle bağırmaktan solmuş gibi sessiz konuşuyordum. Gülümsedi. "Bende gelmiş geçmiş en iyi dövüşçüden biraz daha iyiyim."
Bir kaç saniye öylece gözlerine baktım. Sonunda Jason yüzüme eğilerek "Hiç uygun olmayan bir yerde hiç uygun olmayan bir kıyafetle olman işimi zorlaştırıyor." Şöyle bir Jason'a baktım. Belinde neredeyse düşecekmiş gibi duran havlusu dışında çırılçıplaktı. Gözlerim bakmamam gereken yerde biraz fazla oyalandı. Çünkü havlunun belli bir kısmı kabarık duruyordu ve bunun sebebini hepimiz çok iyi biliyoruz. Gözlerim yavaşça yukarı çıkarken su damlacıklarının keşfe çıktığı göğsünü gördüm. Aniden yıllardır su içmeyen biri gibi ağzım kurudu ve dilimle her bir su damlasını takip etmemek için üstün bir çaba sarf ettim.
Gözlerimi kapatıp bir iki saniye kendime gelmeye çalıştım. Fakat olmuyordu. Sesli bir şekilde yutkunup "Eğer kazanamazsan," diye başladım. "Yarın Oasis'e gelmeyeceğim." Gözlerimi açtığımda Jason başını sallıyordu. Kapıdan çıkmak için ilerledim. Tam kapının kilidini çevirecekken bedeni arkamda belirdi ve benimle oldukça temasa geçti. Kendimi ona bastırmamak için üstün bir çaba sarf ederken bunu o yaptı. Ağzımdan herhangi bir ses çıkmasın diye nefesimi tuttum. "Ama eğer ben kazanırsam," sıcak nefesi ensemde gezinirken tüylerim diken diken olmuştu. Dudakları enseme değiyor ama hareket etmiyordu. Bir çizgi boyunca aynen devam etti. Dudaklarını kulağımın arkasında hissedince iç çektim. "Eğer ben kazanırsam yarın gece sonunda seni uzun uzun keşfetmeme izin vereceksin." Düzensiz nefeslerim arasından "Hayır." diyordum ki Jason kendini kuvvetle bana bastırdı. Bir elim kapı koluna diğeri de pervaza yapışırken "Tamam, tamam düşüneceğim." diye fısıldadım. Dudakları kulağımın arkasına ıslak bir öpücük kondurdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAPTAİN
Genç Kız Edebiyatı"Kalbim bir gemi olsaydı Jason , sen şüphesiz o geminin kaptanı olurdun." #12.07.18#