|11|

26 3 0
                                    

Jason yapılan müdahalenin ardından koltukta uyuyakalmıştı. Bende sandalyeye çökmüş gözyaşlarımı bastırmaya çalışıyordum. Kendimi gerçekten berbat hissediyordum.

Gözlüklü gideli henüz saatler olmuşken kulisin kapısı sessizce açıldı. Yine o uyuz simayı gördüm. "Ne istiyorsun?" diye sordum sessizce. "Bay Sugar müsaitseniz çok az zamanınızı alacak. Hemen kapının dışında bekliyor." Jason'a ufak bir bakış attıktan sonra başımla onaylayarak ayağa kalktım.

Odadan çıktığımda sadece gözlüklü ve Bay Sugar'ın burada olduğunu gördüm. Diğer tüm adamlar koridorun sonundaydı. "Merhaba minik Kate. Seninle tanışma fırsatımız olmadı." Yorgunluktan bayılmak üzereydim. Bu yüzden oldukça sakin cevap verdim. "İkimiz de birbirimizi tanıyoruz, Bay Sugar." Beni başıyla onayladı. "Duyduğuma göre Leon'un kızıymışsın. Bu nasıl olur?" diye sordu. Derin bir nefes aldım. "Bakın Bay Sugar. Bana cevabını bildiğiniz soruları soramayacağınız kadar yorgunum. Eğer Jason ile konuşmak istiyorsanız dediğim gibi, en azından uyanana kadar kimseyle konuşmayacak." Darling gülümserken başını iki yana salladı. "Jason uyandığında ikinizle de konuşmak istiyorum. Sizin şartlarınızda."

Hiçbir cevap vermedim. Onlar gidene kadar kapıda bekledim ve ardından içeri girdim. Gözlerim Jason'u bulduğunda uyanmış olduğunu görünce hızla yanına adımladım. "Hey, günaydın." dedim usulca. Yüzünü buruşturarak doğruldu. "Üstümden tır geçmiş gibi." Gülümsemeye çalıştım. "İyi olacaksın." Jason bir süre yüzüme baktı. Ardından gözleri dudağımda fazla dolanınca aniden gözlerindeki öfke patlamasını gördüm. "Bunu o yaptı, değil mi?" diye sordu. Başımı sallarken elime bakıyordum. "Bunu yaşadığın için çok üzgünüm Kate. Ben kazanacağım için benim kızım olmalıydın. Engel olmalıydım." Şaşkın bakışlarım yüzüne kayarken ne kadar öfkeli olduğunu gördüm. Sandalyemi çekerek dibine otururken sinirden kızarmış güzel yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Küçük yaralar ve morluklarla kaplıydı. "Sorun yok. Senin suçun değildi." dedim güven veren sesimle. Birden Jason'un kaşları çatıldı. Ellerimi yüzünden çekerken düşünceli görünüyordu. "Neden onu durdurmadın, Kate? O seni öpmeden yani."

Dudaklarımı birbirine bastırırken gözlerimi kaçırdım. "Eğer izin vermeseydim veya karşı çıksaydım John böyle bir rezilliği kaldıramayacağı için maç iptal edilirdi. Böylece sen kazanmış sayılmazdın ve ikimizinde kariyeri biterdi." Jason ufak bir gülümseme eşliğinde sustu. "Hastaneye gitmemiz gerek. Kolun için." diye açıkladım. Başıyla onayladı. "Darling ile ne zaman konuşacağız?" diye sordu. Babamı hatırlamamasını umarak "Sen toparlayınca." diye yanıtladım. Yüzü düşünceli bir hal alsa da ses çıkarmadı.

Jason biraz daha iyi olduğunu söyleyince hazırlanarak mekandan çıktık. John yığınla paramızı verdikten sonra ona artık devam etmeyeceğimi açıkladım. John son yaptığımı ne kadar affedebileceğini söylesede artık içimden gelmiyordu. En azından uzun bir süre dinlenmeye ihtiyacım vardı. Jason'un arabasına binerek hastaneye sürdüm. JW ise yanımda bakıcıya ihtiyacı olmadığını zırvalıyordu. Fakat galiba doktor bu konuda farklı fikirdeydi çünkü öğrendiğimize göre Jason'un kolu ağır bir incinme geçirdiği için 2 hafta zorlamaması gerekecekti.

Jason'u eve getirdikten sonra duş almak istediği söyleyerek odasına çıktı. Ben de bu sırada mutfağa girip bize hızlıca bir şeyler hazırladım. İşimi bitirip oturma odasına geçtiğimde Jason da aşağı inip yanıma geldi. Altında bir eşofman vardı ve tişört giymemişti. "Cidden acıkmıştım." Yanıma oturup karnını doyururken ona kaçamak bir bakış attım. Karnının sağ tarafında berbat bir çürük vardı.

Tabağımdaki bitince yavaşça ayağa kalktım. "Ben artık gideyim. Ama bir sorun olduğunda ya da bir şeye ihtiyacın olduğunda mutlaka ara." Jason'un kaşları çatıldı. "Geç oldu. Bu günlük burada kalsan nasıl olur?" Dudağımı dilimle ıslattıktan sonra "Burada kalmam pek doğru olmayabilir." diye mırıldandım. Jason boş tabağı sehpaya koyduktan sonra arkasına yaslandı. "Neden? Yoksa çekimime karşı koyamamaktan mı çekiniyorsun Kate?" Yüzündeki keyifli gülümseme bulaşıcıydı. Tıpkı onun gibi gülümserken başımı iki yana salladım ve koltuğa geri çöktüm. "Pekala, kalacağım."

Jason televizyonu açarken "Misafir odasında yedek kıyafetler var. Rahat bir şeyler giyebilirsin." diyerek yukarıyı gösterdi. Gülerek tabakları elime aldım. "İstediğimi giyebilir miyim?" Başıyla onayladı. "Ne istersen." Sinsice gülmeye devam ederek tabakları mutfağa bıraktım ve koşar adım yukarı çıktım. Misafir odasının hangisi olduğuna bile bakmadan Jason'un odasına girdim. Dolabın kapağını açınca şaşkına dönmüştüm. O kadar çok tişört vardı ki. Çoğunluğu siyah ve beyaz renklerinde olduğu için elimi onların arasına daldırdım. Sonuçta bir tanesinin eksik olması bir şey ifade etmezdi değil mi?

Üzerimdekileri çıkartarak seçtiğim bir tişörtü giydim. Jason kalıplı bir adamdı ve ben minyon bir kadındım. Üzerime giydiğim tişörtün elbise gibi olması fazlasıyla normaldi. Bu yüzden altıma bir şey giymeden aşağı indim. Jason televizyondaki şeye öyle çok odaklanmıştı ki geldiğimi fark etmedi. Sessizce yanına oturup telefonuma bakmaya başladım. Dakikalar sonra "Kate!" diyen JW ile bakışlarımı yüzüne çevirdim. Soran bakışlarımı görünce "Kendine misafir odasından tişört al dedim. Benimkilerden giy demedim." diye açıkladı. Başımı iki yana sallarken "Misafir odasında kıyafet olduğunu ama benim ne istersem giyebileceğimi söyledin." dedim. Jason keyifle güldü. "Pekala şimdide çıkarmanı söylüyorum."

Gözlerim açılırken "Hayır." dedim net bir şekilde. Başını sallayarak "Evet." dediği sırada yerinde doğrulmuştu. Tekrar "Hayır." dediğim sırada tam koltuktan kalkıp kaçacaktım ki Jason tek koluyla bacaklarımı tutup çekti ve sırt üstü koltuğa düştüm. Gülerek "Evet." dedi ve ellerimi tuttu. Çırpınarak kurtulmaya çalışırken "Ama bu haksızlık. Berbat haldesin vuramıyorum." diye söylendim. O ise umursamaz bir şekilde sırıtıyordu. Şuan çok ama çok tuhaf bir pozisyondaydık. Gözlerimiz buluşunca Jason birden duraksadı. Ardından bakışları tekrar dudağıma kaydı. İncinmiş koluyla uzanarak dudağıma dokundu. Tuhaf bir yanma hissi içimi burarken yüzümü buruşturdum. Jason'un bakışları gözlerime yükseldi. "Onu öldürmeliydim." Gülümsemeye çalıştım. "Sorun yok." Kaşları çatıldı. "Sorun var. Seni gördüm. Yüzünü gördüm. Ne kadar incindiğini de." O an aklıma gelirken tekrar içim titredi ve midemdeki ateş topu tekrar yükselmeye başladı. "Ben sadece gerildim. O yüzden." derken yutkunmak zorunda kaldım. Jason şefkatle gülümsedi. Ardından "Kendini bırakabilirsin, Kate." dedi. Kendimi ağlamamak için tuttuğum bu kadar belli oluyor mu diye düşünmeden edememiştim. Ufak bir damla yanağıma doğru firar ederken gözlerimi kapattım. Jason üzerimden kalkarak beni kendisine çektiğinde bile gözlerim kapalıydı. Başımı göğsüne yasladığını hissettim. Bir kaç yaş ve bir kaç tanesi daha yüzümden süzülürken "Çok utanç vericiydi." diye fısıldadım. Yüzüm göğsünden uzaklaşınca gözlerimi açtım. Jason tek elini yanağıma koymuş gözlerimin tam içine bakıyordu. "Orası pis bir ortam Kate. Bu yüzden orada olan orada kalır. Lütfen kendini kötü hissetme." İç çektim. "Ben önüme gelenle öpüşmem Wilder. Duygusal bir şey hissettiğim kişiyi öperim." Jason birden salak gibi sırıtmaya başladı. Sorarcasına yüzüne bakarken "Benden hoşlandığını söylemiştim." dedi. Dudaklarım aralanırken hafifçe omzuna vurdum. Onu öptüğüm tamamen aklımdan çıkmıştı. Aramızda yine tuhaf bir çekim oldu ve Jason bir kaç saniye yaraya baktı. Ardından yüzüme yaklaşarak "Lanet olsun." diye fısıldadı. Ben daha anlamadan dudakları dudaklarımdaydı. Titrek bir nefes vererek karşılık verdim. Bu Jason'a start lambalarını yakmak gibiydi. Yanağımdaki eli yavaşça enseme gitti. Bu sırada bende tek elimi omzuna koyarken tek elimi yavaşça göğsünden yukarı çıkardım. Jason birden geri çekildi ve alnını alnıma yasladı. Dudağımı ısırarak soluklandım. "Böyle olmaz." diye mırıldandı. "Tam olarak isteyene kadar olmaz."

Kıkırdayarak geri çekildim. "Yoksa çekimine karşı koyamıyor musun?" Onun lafı ile onu vurunca gözlerini kıstı. "Evet aynen öyle." Kendimi sırt üstü koltuğa atarken ayağımla bacağını dürttüm. "Hadi odana git. Uyuyacağım." Kaşlarını yavaşça havaya kaldırdı. "Hayır yukarı çıkacaksın." Elimi yüzüme koydum. "Burada yatsam ne olur? Çok yorgunum." diye isyan ettim. Jason ayağa kalktı ve sağlam olan kolunu belime sararak beni omzuna aldı. Şok içinde kaldığımdan tepki verememiştim. "Tanrı aşkına bu nasıl bir güç?" Jason'un güldüğünü hissettim. Belimi tutan koluna dokunarak devasa kasına baktım. Bunu nasıl bu hale getirdi acaba?

Yukarı çıkınca Jason beni kendi odasına götürdü. Kaşlarım çatılırken ne olduğunu anlamadan beni yatağa bıraktı ve kendi de yanıma yatarak kolunu üzerime koydu. "Jason." diye fısıldadım. "Hm." Kapalı gözlerine baktım. "Burada ne işim var?" Derin bir nefes aldı. "Benimle uyuyacaksın Kate Rose. Çünkü gerçekten peşinden koşuyorum ve en azından bunu yapabilirsin. Değil mi?" Gülümsedim. Fakat hiç bir yorum yapmadım çünkü yelkenleri suya indirmeme ramak kalmıştı.

CAPTAİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin