MERHABALAR :)
HER ZAMANKİ GİBİ;
YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ ♥
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ ♥
Kapı çaldı. Genelde kapı çaldığında Arman ile kim açacak diye göz kontağıyla gerçekleştirdiğimiz bir savaşa girerdik. Bu durum bir adet, alışkanlık haline geldiğinden içinde bulunduğumuz durumu unutup ona bakma gafletinde bulundum. Bir tutam hüsran, üzüntü ve onun gözlerindeki öfke ile harmanlanıp beni boğarken annem sözleriyle biraz nefes almamı sağladı. Bu durum ne zaman bitecekti?
"Ben açarım. Sen Arman, bu arada kardeşine onu öldürecek gibi bakmayı kesersin belki."
"Sonuna kadar katılıyorum" dedi babam da.
Annem, o da bu durumdan oldukça rahatsız görünerek, kapıyı açtı ve gerçekten, âdeta evimize bir sihirli değnek değişmiş gibi hepimizin yüzünde güller açtı. Hatta ben heyecandan yerimden fırladım.
Teyzem gelmişti.
"Ben geldim."
Tiz bir melodi eşliğinde ağzından dökülen kelimelerle birlikte yere bıraktığı valizin tok sesi kontrast oluştururken teyzem iki kolunu iki yana uzattı. Teyzem kucaklanmaya hazırdı, teyzem yüzündeki gülümsemesi ile ışıldıyordu ve teyzem buradaydı.
Teyzem buradaydı!
Küçük bir sevinç çığlığı ile ona koşup boynuna atladım. Teyzem aynı sevinç, ve coşkuyla bana sarıldı. Ona sarılınca farkında olmadığım ona karşı beslediğim özlem gün yüzüne çıktı ve kollarım onu daha da sıkıca sardı. Artık iki sardı kafa saçları birbirine karıştırmış, ayırt edilemez haldeydik.
"Sen nereden çıktın? Neden haber vermiyorsun? Gel buraya." Annem şaşkınlıktan ne dediğini bilemeyerek teyzemi, ikizini benden ayırıp kendi kollarının arasına aldı. İki kardeş aradan geçen uzun zamanın özlemini bir nebze olsun giderirken babam bizden bir adım geride Arman ile birlikte teyzemi kucaklamak için sırada bekliyordu. Yüzümdeki kocaman gülümsemeye engel olamıyordum.
Sarılma faslı nihayet bittiğinde herkes bahçeye yönelirken ben, teyzemin arzusu üzere köpüklü bir türk kahvesi yapmak için yönümü mutfağa çevirdim. Ocağın altını açıp cezvenin başında kahvenin köpürmesini beklerken bahçeden gelen sohbet, kahkaha sesleri beni hiç olmadığım kadar mutlu ediyordu. Yüzümde günlerdir eksik olan gülümseme geri dönmenin huzuru içinde yerini korurken telefonuma gelen çağrı yüzümdeki gülümsemeyi ikiye katladı.
"Alo" Telefonu omzum ile başım arasına kıstırıp kahveyi bir tur karıştırdım.
"Sesin keyifli geliyor"
"Evet." dedim. "Eveti uzatmış, adeta bir şarkı gibi söylemiştim. "Bir mahsuru mu var?"
"Hayır, aksine." Dedi Can. Onun da sesi oldukça keyifli geliyordu. Bir an onun keyfini etkileyen benim telefonu şen bir sesle açmam mı acaba diye düşünmedim değil. Neden çünkü ben bir kızım. Kızlar böyle detayları düşünür. "Bu ses tonunu özlemişim."
"Teyzem geldi." Dedim. İltifatının üzerine söyleyebileceğim bir şey yoktu çünkü utanmıştım. O yüzden ben de konuyu değiştirdim. "Kahve yapıyorum ben de şimdi. Gelir gelmez türk kahvesi aşerdi de." Kıkırdadım.
"Derya teyze mi geldi?" diye sordu. Onun da sesinin heyecanlı gelmesi mutluluğuma mutluluk kattı. Derya teyzemi herkes severdi. Farklı bir tarzı vardı, farklı düşünürdü, farklı konuşurdu. Aşırı zekiydi. Bu zekâsını pek belli etmez, damarına bastığınız anda da onunla âşık atamayacağınızı anlayana dek, anladıktan sonra bile hayatınızdan bezene dek peşinizi bırakmaz, sizi hayatınızdan soğuturdu. Öyle garip, öyle normal biriydi benim teyzem. Ben de onu herkes gibi çok ama çok seviyorum. "sürpriz yaptı ha? Ben de gelip göreyim bir ara onu... Da" Ses tonu değişti. "Malum gelemem."