TIK, TIK? HALA BURADA OLANLAR VAR MI :)
GELDİM :) ALLAH'IM ÇOK ŞÜKÜR :) İKİ HAFTALIK SÜREN BİR SINAV MARATONUNU VE ÜZERİNE BİR DE HASTALIK ATLATTIKTAN SONRA YENİDEN SİZLERLEYİM :)
SABIRLI OLDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM ÇÜNKÜ O KADAR SIKIŞMIŞTIM Kİ ÖDEVLER, SINAVLAR... YAZMAYA VAKİT AYIRABİLMEMİN İMKANI DAHİ YOKTU. TEKRAR ÇOK AMA ÇOK TEŞEKKÜRLER ♥
OYLAMAYI/YORUMLAMAYI/HİKAYEYİ ÖNERMEYİ/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYINIZ ♥
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ♥
Usulca gözümden akan yaşları sildim. Sadece... Tüm bunlar... Can'ın... Kötü çocuk, basmakalıp, bilindik mahalle serserisinin benden özür dilemesi... Çok fazlaydı.
"Eğer..." Can sustu. Bir şey onun daha fazla ileri gitmemesi için tuttu.
"Eğer ne?" Can söyleyip söylememe arasında gidip geldi. Karar verdiğinde kulaklarım onun sesini duyma şerefine yeniden erişmişti.
"Eğer... Keşke gözyaşlarını ben silebilseydim."
"Silemiyorsun çünkü birine söz verdin." Hemen ardından ekledim. "Hem de erkek sözü. Can buraya bunun için geldim. Kime ne söz verdiğini öğrenmek için ama... Seni karşımda özür dilerken buldum. Kötü çocuk Can'ı karşımda özür dilerken buldum." Histerik bir şekilde güldüm. "Bir kez daha fark ettim ki hayat gerçekten zorlamaya gelmiyor. Zorlasan dahi o sana ne verirse onunla yoluna devam ediyorsun. Bu yüzden bu ilk ve son deneyişim. Eğer... Eğer bir gün bana kime veya neden söz verdiğini söylemek istersen bana gelebilirsin. Artık hayatı çok fazla zorlayamayacak olsam da merakım geçici bir özellik değil. Biliyorsun."
"Yine okul." Gaye çilekli linkini yudumlarken bir bacağını diğerinin üzerine attı. İstisnasız her okulun ilk günü bu laf duyulurdu ağzından. Hiç atlamadan her birinde söylerdi. "Bir mezun olsak hayırlısıyla."
"Duyan da sonra üniversiteye gitmeyecek zanneder" dedi Yağız. Üniversite lafına tepki olarak yüzü otomatikman asıldı. Bu sınav işi onun canını aşırı sıkıyordu. Onun canının sıkkın olması da benim canımı sıkıyordu. "İki sözünden biri mızmızlanma."
"Sıkıldım oğlum" dedi Gaye. Hışımla Yağız'a dönüp racon kesercesine elini ona doğru uzattı. "Sabahın köründe kalk, onu giyme, bunu söyleme... En azından orada daha özgür olacağız. Giydiğimize, söylediğimize karışan olmayacak."
"Orası öyle" dedi Yağız. "Daha özgür olacağız. Kazanabilirsek tabii ki."
"Kazanırız ya." Dedi Gaye. "Ben o kadar takmıyorum, sonuçta babalarımızda cepleri dolu. Özel falan hallederiz yani."
"Sen halledersin de... İşte bizim peder malum. Cebi dolup taşsa da sarkanın bir tanesini bile vermez."
Gaye Yağız'ın omzunu okşadı. "Halledeceğiz" dedi sonra. "Sen moralini yüksek tut yeter. Bir şekilde halledeceğiz. Dimi Ece?"
"Hı?"
"Ece'yi de kazanırız diyoruz inşallah bu sene."
"Hı? Kim nereyi kazanmış? Yine ne kaçırdım." Gözlerimi zorla onlardan alıp nihayet arkadaşlarımın arasına döndüm. Aslında kafa olarak çokta dönmüş değildim. Gözlerim hala orayı arıyordu. Benim orayı izlemem lazımdı. "Biz tabi onla bununla uğraşırken hocaların dediği oldu, bizim önümüze geçtiler biz öyle yerleşemeden kaldık dimi?"
"Valla kime ne olmuş bilmem ama sana feci şeyler olduğu kesin sarı böceğim." Yağız beni kolunun altına aldı. Saçımı küçük kardeşiymişim edasıyla karıştırırken ben hala durumu çözmeye çalışıyordum.