"DAVETSİZ MİSAFİR"

1K 90 7
                                    

HEYYY :) DAVETSİZ MİSAFİRE HAZIR MIYIZ :)

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/HİKAYEYİ ÖNERMEYİ/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYINIZ :)

-YUKARIDAKİ YAZIYI HER YAZIŞIMDA YOUTUBER GİBİ HİSSEDİYORUM. HADİ HAYIRLISI :)

Odamın kapısına ulaştırdığımda telefonum titreşti. Bir elimle kapıyı açıp diğer elimle telefonumu cebimden çıkarmaya çalışırken bastığım yere bakmadığımdan az kalsın yere kapaklanıyordum. Kapının yanında duran kocaman beyaz kedi pelüşüm düşümü engellemişti, şimdi onun üzerinde yanlamasına duruyordum. Kendime bir güzel söverek dikeldim. Yatağa ulaşıp oturana değin de telefona bakmadım. Sağ salim yatağa vardığımda telefonun ekranını aydınlatıp telefonumun titremesine neden olup adeta bir kelebek etkisiyle az kalsın düşmeme neden olacak kişinin kim olduğuna baktım.

Mesaj Mert'tendi. Beni akşam Mor'a çağırıyordu. Dediğine sadık kalırsa konuşmak istiyordu ve bu konuşmada istersem son konuşmamız olacaktı. Son konuşma kısmı cazip, bun söylenin Mert ve onun da Can'a bıçak çekmiş bir psikopat olduğunu düşünürsek çelişkiliydi, yanlıştı, gidersem aptallıktı.

Kısacası gidecektim.

Evden çıkmak için alengirli yollara girişmedim. Bir kere evden kaçarak haneme zaten bir eksi yazdırmıştım. İkincisini eklemek ileriki yaşamım için iyi bir hazırlık olmazdı ama şu da bir gerçekti ki evden Mor'a gideceğim diye çıkamazdım. Bu olasılık bile değildi. Tüm bu olan bitende oldukça sağduyulu davranıp haklıya hakkın teslim eden ebeveynlerim böyle bir olayda kendilerine bir taraf edinebilirdi. Taraf her zaman bölünmeye neden olurdu. Ne olursa olsun bu evde herkesin birlikte olmasını istiyordum. Bu çatı altında biz duygusundan başka hiçbir şeyin yeri, önem, olmamalıydı.

Bu tabi ki beni az da olsa yalana başvurmaktan alıkoyamadı. Söylediklerim beyaz mıydı ak mıydı bilemem fakat annem ile babama oldukça gerçeği çarpıtıcı hoş sözler söylemiştim. Onlarda bana inanma lütfunun gösterip gitmeme izin vermişlerdi. Yağız'lara gidiyordum ben şimdi. Bu gece onlarda kalacak birlikte hocamızın verdiği projenin üzerinde çalışacaktık. Evet, gerçekten Yağız'lara gidiyordum ben. Ama aynı *doktorun yaptığı gibi. Uzun yoldan.

Muhtemelen Can'a haber vermeliydim. Hani her türlü olasılığa karşı. Mert bir şey yaparsa falan... Yani mantıklı olan buydu, sonuçta bu çocuk Can'ı bıçaklamıştı. Söylersem Can ben gitmeden Mert'i hallederdi ama. Söylesem benim yararıma olurdu bir yandan da. O an içimden derin bir of çekmek geldi. Gözlerim Mor'un ışıltılı tabelasına bakarken, kulaklarım içeriden gelen sesle sağır olmuşken içeri doğru bir adım atma gafletinde bulundum. Anında sıçrayıp geri çekildim. On sekizimden önce içeri giremezdim. Hayır, bu bugün gerçekleşmeyecekti.

Acelece Mert'e geldiğimi bahçede bir yerde buluşmamız gerektiğini söylediğim bir mesaj gönderdim. Tabi ki Can'da çekinip çekinmediğimi içeride konuşacağımız huşunda ısrar ettiği bir mesajla günümü aydınlattı. Sonuç olarak ben kazandım. Benimle konuşmak isteyen oydu. Hem ben büyük bir nezaket gösterip onun istediği yere gelmiştim. İçeri, dışarı kavgası yaparak bunu görmezden gelemezdi.

"Buraya kadar geliyorsun ama içeri girmiyorsun?" dedi. "Seni gerçekten anlamıyorum."

"Konuşmadan kastın bana günde on kere tekrarladığın cümleyi yeniden söylemek miydi? Gerçekten mi Mert? Evet, anlaşılmazım. Bu faslı geçebilir miyiz artık? Çok sıkıldım cidden." Mert sıkıntıyla boynunu iki yana oynattı.

"Böyle bitsin istemiyorum. Seni seviyorum. Bir süre öncesine kadar sen de beni seviyordun. Yani bu kadar çabuk bitirmiş ve unutmuş olamazsın."

#DURUMKAR?Ş?K! -ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin