MERHABALAR :) BÖLÜMÜ OLDUĞU GİBİ ATTIM, ÇOK OKUMA FIRSATIM OLMADI, UMARIM YAZIM YANLIŞI FALAN YOKTUR :)
GEÇEN BÖLÜME GELEN YORUMLAR EFSANEYDİ, DEVAMINI BEKLİYORUM EFENDİM ♥
YORUMLAMAYI / OYLAMAYI / BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ / HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ ♥
Oradan uzaklaşmam bir nevi Can'ın sözünü dinlediğime delaletti. Evet, Can'ın sözünü dinlemiştim ve bundan zerre pişmanlık duymuyordum çünkü doğru söylüyordu. Konuşması gereken onlardı, ben değildim. Bir şeyleri çözmesi gereken onlardı, ben değildim.
Sessizce Can'ın arabasına binerken düşündüklerim bundan ibaretti. Birden tüm düşüncelerim katlandı, kendi gerçeklerim gün ışığı gördü, Mert'le yaşananlar gözümün önünden geçti ve kendimi Can'ın arabasında, onun yanında ağlarken buldum. Ah hadi ama? Çok geç bile kalmamış değil miydim?
"Seni götürmeyi kabul ettiğimde bunun olacağını tahmin etmeliydim."
"Kapa çeneni." Gözlerimden akan yaşlar müthiş bir hızda hareket ediyor, düştüğü yere bir çivi misali çakılıyordu. Ellerim çaresiz, hatta biraz imkânsızın peşinde, ama pes etmeyi aklının ucuna getirmeden yetişmeye çabalıyordu. Ellerimin hareketinden ve akan yaşlardan önümü göremez olmuştum. "Tek kelime dahi etme. Sadece sür."
"Emirlere uyma konusunda az çok ne düşündüğümü biliyorsundur sanırım ama neyse. Hayatında değişikliğe ihtiyacı var."
Araba hareket etti. Kötü anıların eklendiği o semti geride bırakıncaya kadar dışarıyı buğulu bir cam arkasından izledim. Yolun iki tarafını sarmalamış palmiye ağaçları bir bir geride kaldıkça buğu da giderek yok oldu. Artık her şey daha netti. En azından biraz önce ağlamış olmamım ne kadar aptalca bir durum olduğunu fark edebiliyordum. Can'ın yanında ağlamış olmanın verdiği utançta başka bir zamanın konusuydu.
"Sonunda" dedi Can. Başımı dayadığım cama yansıyan akisten bana bakmadığını görebiliyordum lakin çaktırmadan beni izlediğini de sezinleyebiliyordum. "Biraz daha arabamın koltuklarını ıslatsaydın nasıl tepki verirdim bilmiyorum."
"Semtin playboy'u. Kızların gözdesi kötü çocuğu. Arabasına toz kondurmayan erkek. Oğlum bir şeyin de klişe olmasın be."
"Klişe olabilirim ama en azından bir duruşum var. Seninki değişikti de ne oldu?"
Kırmızı ışık yandı. Yavaşlayıp öndeki arabayla aramızda biraz mesafe bırakarak durduk. Yol, ardı ardına dizilmiş arabalarla bir konvoyu andırıyordu. Bekleyiş, sessizlikle birleşince gariplik kaçınılmazdı. Bir şey söyleme ihtiyacı her geçen dakika artarken, ağızdan çıkacak ilk cümlenin tuhaf olma olasılığı da eş değerdi. O yüzden sustum. Bu onu otomatikman haklı çıkaracağını bile bile ağzımı açmadım.
Eve geldiğimde ortalıkta kimse yoktu. Muhtemelen, babam yukarıda, ofisinde video çekmekle ya da video editlemek ile meşguldü. Annem de bir ihtimal aynı işle uğraşıyor olabilirdi ama babam yaptığı bu uğraşı tamamen bir iş gibi gördüğü için onunki neredeyse kesindi. Her ne işle meşgul olurlarsa olsunlar şu an etrafta olmamaları benim için iyiydi çünkü annemin de babamın da yüzümüze bakar bakmaz ne hissettiğimizi anında anlamaları gibi yetenekleri vardı. Ne yapıyorlar bilmiyordum lakin bir şekilde onlardan hiçbir şey gizleyemememizi sağlıyorlardı.
Rahatça odama gideceğimi düşünerek merdivenin ilk basamağına attığım adım annemin ardımdan seslenmesi ile amacına ulaşamadan geri diğer arkadaşının yanına katıldı. Saat neredeyse akşam yediydi. Elbette, annem mutfakta yemek hazırlıyor olacaktı.