BİR GÜN GECİKMELİ SİZLERLE ♡
OYLAMAYI/ YORUMLAMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ.
ÖPÜLDÜNÜZ ♥
Olayın biraz soğumasını bekleyip, yaklaşık iki dakika, herkes yeniden derse odaklanınca Gaye'yi böyle bir tepkiye sürükleyen fotoğrafı elinden çekip aldım. Gaye dudağını ısırarak bana, fotoğraftaki bir kısmı işaret etti. Gözlerim kocaman oldu. Ağzımdan bir şey kaçırmamak için parmağımı ısırdım. Başımı kaldırdığımda herkesin tahtaya, yalnızca Arman ile Can'ın açıkça bize dönük oturarak bize baktıklarını gördüm. Merak içerisinde bir tepki beklerlerken ben tepkimi içimden verdim. Siktir. Ve ardından ağzıma üç kere ağzıma vurmamla Can olmasa da Arman tepkimin ne olduğunu anladı. Kötü söz, kötü söz, kötü söz...
İlk şaşkınlığı üzerimden atınca fotoğrafı eteğimin beline kıstırdım. Fotoğrafı sağlama alma uğruna yaptığım tüm bu uğraşların hüsranla sonuçlanmamasına dair umutlarımı evrene çiçekli bir kutuda gönderirken ceketimin fermuarını çektim. Can ile Arman'ın gözlerinin üzerimde oluşu beni geriyordu. Kendimi kaçacak çok bir yeri kalmamış, bir çeşit ablukaya alınmış bir suçlu gibi hissediyordum.
Zil çalınca hızlı davrandım. Öğretmenin sınıftan ayrılmasının ardından, sınıfta kimse yokmuşçasına kapıya koştum. Ne yazık ki benim arkalarda, Arman'ın ise ön sırada oturuşundan kaynaklı bir dezavantajım vardı ve bu dezavantajım kapıya eriştiğimde bir bariyere dönüştü.
Arman kollarını göğsünde birleştirmiş kapıda dikilirken, iki metreye yakın boyu ona sövme sebeplerimin başında geliyordu.
"Ne bu acele?"
"Sıkıştım." Yanı başımda sıraya yaslanmış duran Can, Arman'ı taklit ederek kollarını göğsünde birleştirdi. Arman bu yaratıcı söylemim karşısında etkilenmiş göründü. Kalp kırmamakta üstüne yoktu beyefendinin!
"Tamam, o ceketinin içine sakladığın fotoğrafı ver, sonra istediğin yere gidebilirsin. Ben de seve seve önünden çekilirim. Sonuçta ikizimin herkesin önünde altını ıslatmasını izlemek istemem."
"Bak ne güzel dedin. Herkesin önünde altımı ıslatmam iyi olmaz değil mi?" Can bir anda bana doğru uzanıp beni kendine çekmeye yeltendi, kıvrak bir hamle ile ondan kaçtım. Zaten başından beri bakışıp duruyorlardı Arman ile. Çakallar.
"Ayıp ayıp" diyerek parmağımı Arman'a doğrulttum. "İnsan hiç kız kardeşini elletir mi be!"
"Çüş" dedi Arman. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kırmızı çizgiyi geçmiş, mayınlı alana girmiştim. Hatta girmemiş bodoslama dalmıştım. Sanırım kontrolsüzce hareket ederken bir şeylere çarpıp kırmıştım da. Hep olurdu bana bu zaten. Sürekli bin düşün bir konuş felsefesinin tersini uyguladığımdan hep başıma gelirdi bunlar benim. "Lafına dikkat et kızım. Ben ne zaman izin verdim birinin sana dokunmasına?"
"Vermedin tabii ki. Vermedin." Telaştan ne diyeceğimi bilemedim. "Ya konuyu saptırmak için dedim. Bilmiyorsun sanki beni!"
"Biliyorum, biliyorum. O yüzden seni oyalıyorum ya." Can'a bir bakış attı. "Tut." Can sırtım göğsüne gelecek şekilde beni kucakladı. Kollarımı kollarının altına almış, bana hiçbir şekilde hareket alanı bırakmamıştı. Can, Arman gibi boy konusunda nasibini epeyce almış bir insan evladı olduğundan beni kucaklayınca küçücük kalmıştım. Kurtulmak için çırpınışlarım da beni daha küçük göstermekten başka işe yardım sağlamıyordu.
"İndir beni. Ya indirsene. Bittiniz oğlum siz!"
"Sıkı tut" dedi Arman. Ellerini ceketimin fermuarına uzatmıştı. "Kızım sen de çırpınıp durma."