underwear

🌌ეჩმՔեპԻ եաპռեվֆւx🌌

Nae-u:
What do u think?

(Monie-y gördü.)

Nae-u:
Ahh hadi ama.
Bana hala kızgın olamazsın.

Monie-y:
Kızgın değilim.
İşlerim var.

Nae-u:
Pekala.

●

Kız muzipçe sırıtırken telefonun ekranını kilitlemişti.

"'Ne oldu? Neden gülüyorsun?"'

Parmaklarıyla dudağını ezerken omuzlarını silkmişti.

"Bana hala sinirli."

"'Ve sen gülüyorsun?"'

Derin bir nefes alıp dirseğini dizine dayamıştı yavaşça.

"Biz ona bir planım var diyelim."

Manalı bir şekilde karşısındaki oğlana göz kırpmıştı. Oğlansa arkasına yaslanmış beğenmişçesine gülümsemişti.

"'Peki şu planı öğrenebilir miyim?"'

"Tabiki. Ama önce halletmem gereken bazı işlerim var."

İkisi de ayağa kalktıklarında kız arkadaşının yanağını öpmüştü.

"Akşam görüşürüz."

Sonra da evden çıkmıştı. Sonunda eve geldiğinde oğlana mesaj atmıştı.

●

Nae-u:
İşlerin bitmiştir umarım.

Monie-y:
Pek sayılmaz.

Nae-u:
Yah cidden.
Saatlerce sohbet etmiyecektim zaten sadece bir soru soracaktım.

Monie-y:
Peki.

Nae-u:
Amerikanın tam olarak neresindesin?

Monie-y:
New york.
Neden soruyorsun?

(Nae-u gördü.)

(Nae-u çevrimdışı.)

●

Akşama doğru işlerini halledip arkadaşının evine geldiğinde sabırsızca zile basmıştı. Kapı açıldığında elindeki poşetleri mutfağa bırakmıştı.

"'Bunlar ne?"'

Arkadaşı poşetleri karıştırıken sormuştu.

"Kutlama yapmak için bir şeyler aldım."

Şirince gülümserken oğlan bir kaşını kaldırmış tezgaha yaşlanmıştı.

"'Peki neyi kutluyoruz?"'

"En büyük hayalinin gerçekleşmesini."

Oğlanın gözleri kocaman olurken ağzı şaşkınlıkla açılmıştı.

"'Sen delirmişsin."'

Kız keyifle kıkırdamıştı.

"Ne. Peşini bırakmamamı sen söylemiştin. "

Oğlan şaşkınlığın etkisiyle parmaklarını saçına geçirmişti.
Bakışlarını kıza çevirdiğinde kız ellerimden destek alarak tezgaha oturmuştu.

"Hadi git valizini hazırla. Yarın Amerika'ya uçuyoruz."