13

14.7K 837 542
                                    

"Liste iptal," diye fısıldadım cam kenarında oturan Nilay'a.

"Sebep?" Merakla kaşlarını çattı.

"Sarışın değilmiş," umutsuzca iç çektim.

"Ne demek sarışın değilmiş?" Kafasını koltuğa vurmaya başladı. "Ya sizin, benim hayallerimle oymamaya ne hakkınız var!"

"Rahat dur!" Gülerek kafasını yakaladım.

"Ama olmaz ki böyle, Gaye," Telefonunu çıkardı. "80 kişi geliyor, çoğunluğu erkek zaten. Bizim sarışın listemizde zaten 12 kişi vardı ve bunlardan biri olması gerekirdi." Ağlıyormuş gibi yaptı. "Emekler çöp albayım, o gemi gelmeyecek."

"Henüz gelmeyecek," dedim emince. Bir gün ya onu bulacaktım ya da o karşıma çıkacaktı.

Hostesler telefonları kapatmamız için uyardığında mesajları tekrar tekrar okumayı kestim. Neden karamsar düşündüğünü anlamıyordum. Oysaki bana karşı iyi olan birine kötü yaklaşacak değildim. Ne olursa olsun ortada bir sevgi vardı.

Göz bandımı taktım ve direkt uyku moduna geçtim. Oraya gittiğimizde düşünürdüm.

*

Havaalanından çıkış yaptıktan sonra bizi direkt kiraladıkları otobüslere bindirdiler. İçimden ağlaya ağlaya dediklerini yapıyordum. Hiçbir şey yemeye fırsatım olmamıştı.

Filiz hocaya seslendim. "Hocam, otel buraya ne kadar uzaklıkta?"

"Kırk beş dakika sürer herhalde," diye cevap verince zorlukla yutkundum.

"Niye, ne oldu?"

"Uçakta uyuyakaldığım için bir şey yiyemedim de..." Kucağıma jelatinle kaplanmış bir paket bırakıldığında önümde dikilen kişiye baktım.

Egemen.

Bu sefer de korkuyla yutkunmuştum.

Bir şey demeden yanımdan geçip gittiğinde Filiz hoca güldü. "Sorun çözüldü işte, afiyet olsun."

"T-teşekkür ederim." Çaresizce kekeledim.

Acaba içine neler katmıştı?

Korka korka yemeye başladım.

*

Otel tek kelimeyle devasaydı. Beril'lerin bu kadar zengin olduğunu hiç düşünmemiştim. Şehrin en lüks otelini kapatacak kadar...

Herkes güvenlikten geçtikten sonra müdür ve Filiz hoca resepsiyona gidip işlemleri hallettiler. Ellerinde oda kartlarıyla geri dönerlerken Filiz hoca "İkişer ikişer eşleşin bakalım!" dediğinde Nilay'la kol kola girdik. Oda kartımızı aldım.

"17. kat 182 numaralı odaya hanımefendi."

Kartları dağıtmayı bitirdiklerinde bir kez daha uyardılar. "Bugün serbestsiniz; uyuyun, çevreyi gezin, sahile falan inin ama sakın gece yarısına kadar beklemek yok. Akşam dokuzda sayıma başlayacağız, ona göre davranın!"

Hepimizden onaylayan mırıltılar çıktıktan sonra odamıza yerleşmek için asansöre doğru koşturduk. Bizim sınıftan dört kişinin daha olduğu asansöre binip 17. kata bastık, kapılar otomatik olarak kapanırken araya bir kol girince açıldı.

Ve Egemen'le bir kez daha karşılaştık.

Baygın gözlerini yüzümde gezdirdikten bir süre sonra valiziyle birlikte bir köşeye geçti ve tuşlara baktı ama basmak için herhangi bir hamle yapmadı. Tuşlara döndüm.

9, 14 ve 17.

Acaba hangisinde inecekti?

9. katta iki kız indi, ama Egemen inmedi. 14. kata geldiğimizde de çocuklar indi ama Egemen yine inmedi. Sıra 17. kata geldiğini indik ve aynı anda Egemen de indi.

Şansıma küfrettim.

182 numaralı odaya koşar adımlarla yürüyordum, aynı kattaydık. Katilim olacak çocukla aynı kattaydık!

Hangi katil kurbanına sandviç verir, sorusu büyük harflerle zihnimde belirdiğinde afalladım. Neden bana böyle bir iyilik yapmıştı ki? Ben o gün onu orada sinirlendirmiştim, bana çok kötü bakmıştı. Basketbol seçmelerinde de öldürecek gibi bakıyordu ama bugün çok sakindi. Belki de önce iyi yaklaşıp benim önyargılarımı yıkacak, sonrasında da öldürecekti.

Her şeye hazırlıklı olmalıydım.

"Keşke ondan kaçtığını bu kadar belli etmeseydin," diyerek yanımdaki duvara yaslandı, ben kapıyı açarken. "Arkandan baktı, değişikti ya. Benim gitmediğini fark edince de odasına kapattı kendini hemen."

"Hangi odada?" diye sordum, valizi açmış içindekileri boşaltıyordum bir yandan da.

"185," dediğinde sinirle inledim.

"Hemen çaprazımızda!"

"Maalesef," diyerek güldü. "Aslında çok yakı-"

"Sakın o cümlenin devamını getirme ve o düşünce bulutunu aklından uzaklaştır hemen!"

"İyi be, demedim bir şey."

"Adam ol."

Nilay kendi kendine homurdanırken, ben eşyaları öylece bırakıp telefonu elime aldığımda imalı bakışlar atmaya başladı. Ona gülümsedim ve anonimle olan konuşmamıza girdim.

G: Pişt naber

X: idare eder

X: seni sormalı

G: Ben de iyi gibi işte

X: neden "gibi"

G: Bela mıknatısı var bende ondan

X: ne kaçırdım?

G: Egemen otobüsteyken benimle yemeğini paylaştı inanabiliyor musun

G: Oysaki birkaç gün öncesinde beni öldürmek üzereydi

G: Korkarak yedim umarım günün sonunda hâlâ yaşıyor olurum

X: o gün aslında siniri sana değildi

G: Ne?

G: Nasıl?

G: Ne diyorsun oğlum açıklasana

X: açıklayayım da bir müsade et

G: Hadiii!!!!

X: sen birden eline vurup topu düşürdün sonra da almak için eğildin ya

X: şey olmuş

G: Ne olmuş

X: eteğin havalanmış ama tamamen olmamış zaten hemen başını çevirmiş işte sonra bir arkadaşı da direkt senin bacaklarına bakınca

X: çileden çıkmış

"Neeee? Hayır ya, olmaz! Olamaz! Allah'ım ne kadar rezil bir insan oldum ben böyle ya?"

Nilay kaşlarını çattı. "N'oluyor be?"

G: BAK DOĞRUYU SÖYLE GERÇEKTEN OLDU MU ÖYLE BİR ŞEY

X: olmadı demek isterdim ama anlatılanlara göre söylüyorum işte

X: hem giyersen minicik eteği olur tabi niye olmasın ortalıkta abaza çok

G: Peki şey

G: O niye çileden çıkmış ki

X: Egemen benim arkadaşım Gaye

"Neeeeee? Haaayııırrrrr! Allahım neden ben, nedeeeen?"

"Ya sikeceğim şimdi, bağırma artık!" Ve bir darbe de Nilay'dan alarak kendimi yatağa bıraktım.

°•°•°•°•

kar tanesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin