22

14.2K 813 401
                                    

Öylece gitmesine izin veremezdim.

Aceleci adımlarla sahneye çıktığımda kendi halinde takılan topluluk şarkı söyleyeceğimi sanarak olduğum yere odaklanmışlardı. Ama onları yüzüstü bırakıp çıktığı kapıya ilerledim. Gerçekten çok hızlıydı, aramızda sadece on saniyelik bir ara olmasına rağmen ortalıktan kaybolmuştu. Nereye gidebileceğini düşünüyorken aşağı indim. Kaşlarımı çattım. Üzgün olsaydım nereye giderdim?

Rahatça nefes alabileceğim bir yere, neresi olduğu fark etmezdi.

Dudaklarımı yalayıp kendi kendime homurdandım. Neden gitmesine izin verdim? Neden en başında onun kalbini kırdım? Oysaki aramız iyiydi, tanıştığımız ilk günün aksine bana öldürecek gibi değil de... şefkatle bakıyordu yeşil gözleri.

Asansöre binip giriş kata inen tuşa bastım. Otelde herkes bar kısmındaydı, çalışanlar için de başka asansör vardı zaten. Yani burada yalnızdım. Düşünebileceğim çokça vakit vardı aşağı inene kadar. Eteğimi düzeltip bağdaş kurarak oturdum yere ve gözlerimi kapattım.

Ve Egemen hakkında birçok şey aklıma hücum etti.

Anonim, onun hislerinin ne yönde olduğunu bilemezdi. Anonim, sırf benden hoşlandığı için bir çocuğun ağzına tekme atmaktan çekinmezdi. Anonim, kıskançtı. Anonim, beni paylaşmak istemezdi. Ve Anonim, arkadaşı bile olsa başka bir erkekle aynı odada kalmama dayanamazdı.

Ama dayanmıştı çünkü kaldığım kişi kendisiydi.

Peki ben bunu neden şimdi fark ediyordum ki?

Aynı kızarık yeşil gözler, beyaz ten, uzun boy ve kaslı gövde. O yağmurlu günde güldüğü zaman kısılan gözleri ve ormanda kendi kendine gülerken kısılan gözleri.

Bu kadar benzerliğe rağmen yeni algılayabiliyordum çünkü Nilay'ın da dediği gibi, annem beni üç kere atıp bir kere yakalamış gibi aptalım.

Söyledikleri, benden iğrenmeyişi...

Ve işte en çok da parıltılı gözleri beni ona çekmeliydi. Ama ben aptal bir korkaktım ve uzak durmaya çalışıyordum sürekli. Tribünlerdeki kız gibi olmak istememiştim ya da Nilay'ın yakışıklı dediği cümleyi tamamlamak. Çünkü bir yanım hâlâ uyuşturucuya devam ettiğini düşünerek tehlike çanları çalıyordu. Ve ben cesur bir insan değildim.

Ama aşkın cesaret gerektirdiğini de biliyordum.

Dolan gözlerimi net görebilmek için kırptım. Şimdi onu bulacak ve sıkı sıkı sarılacaktım. Eğer anonimimi tanıyorsam ne kadar pişman olduğumu anlar ve bana karşılık verirdi. Zaten bu akşam da bunu yapmamı beklememiş miydi?

Asansör indikçe göğsüm daralıyordu. Ona biraz daha yaklaşıyordum. Onu bulmuştum ya da o, onu bulmama izin vermişti.

Sonunda giriş kata geldiğimde birkaç çalışan burada olmamı beklemiyormuş gibi bana bakıyorlardı. Bana yakın olan ilk kişinin yanına gittim. "Buradan uzun boylu, kumral bir çocuk geçti mi?"

Kızın yüzü gevşedi. "Yeşil gözlü afeti mi diyorsun?" Benden birkaç yaş büyük görünen kıza tek kaşımı kaldırarak bakmaya başladım. "Pardon?"

"Havuzun oraya gitti. Of çok tatlı bir şeydi..."

"Ne diyorsun be?"

"Pardon?" Bu sefer o şaşırmıştı.

Tereddüt etsem de ağzımdan "Sevgilim o benim!" diye bir cümle çıktı. Yani öyle olacak. Umarım.

Hemen kızardı. "Ö-özür dilerim ben..."

Devamını dinlemeden havuza açılan kapıya doğru koştum. Neyseki topu ayakkabı giymek gibi bir saçmalıkla uğraşmamıştım. Canım spor ayakkabılarım.

Havuz başına geldiğimde kimsenin olmaması canımı sıkmıştı. Somurtarak bir şezlonga oturdum. Yalnızdım. Yukardaki müzik sesleri buraya ulaşmıyordu, yıldızlar çok güzeldi. Tek başıma izlemek istemeyeceğim kadar güzellerdi hem de.

Ama yalnızdım.

Buraya geldiğini söylemişti patavatsız çalışan. Ama yoktu, gitmişti. Gerçi Egemen kolay lokma değildi ki buraya gelsin. Lakin unuttuğum bir şey vardı: Herkese aslan, bana kedi olabilirdi.

Yani buralarda bir yerlerdeydi.

Alt dudağımı dişleyerek gülümsedikten sonra telefonumu çıkardım ve numarasını tuşladım. Telefonu kulağıma yaklaştırırken kalbim duracak gibiydi. Bir telefon uzağımdaydı, ve eğer yakın olmak istiyorsa açması gerekti.

Açmadı ama bir telefonun melodisi ormana giden ağaçlık yoldan geliyordu. Gözlerimi kocaman açtım. Bu çocuk ağaçları çok seviyordu. Ve yıldırımı çeken bir şey de ağaçtı. Buna rağmen beni o çınar ağacının altında beklemesi kalbimi daha çok ısıtıyordu.

Bu sefer korkmadım ve melodiye kulak vererek ormana doğru yürüdüm. Bir süre sonra sonunda onu gördüğümde kalbim heyecanla çarpamadı.

Ona kavuşamadım.

Ona kavuşmamı isteseydi gecenin yıldızıyla neden dudak dudağa olmayı tercih ederdi ki?

Beni fark etmediler, tek yaptıkları sertçe öpüşmeye devam etmek oldu. Onları izlemeye devam edemedim ve ağlayarak orayı terk ettim.

Bu gecenin asıl mağduru bendim.

°•°•°•°•

Vay orospu çocukları ya :(

kar tanesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin