Okulda bütün günüm Nilay'la ve kötü bakışlarla beni izleyen diğer kızlarla geçti.Soner'in grubundan birkaç çocuk da bana garip garip bakmıştı, biri bir şey söyleyecek gibi olduysa da diğeri onu engellemişti hatta. Metin'le de bir kere koridorda karşı karşıya gelmiştik ve benden gözlerini kaçırarak yanımdan geçip gitmişti.
Beril bana bakmaya tenezzül bile etmiyordu, bütün gün voleybol oynamıştı.
Egemen o aptal grubunun yanından ayrılıp yanıma bir daha hiç gelmedi ve buna nedense hiç bozulmadım çünkü ikimiz de akşamı bekliyorduk. Gelecekti.
Konuşacaktık. Bana açıklayacağı şeyler olduğunu söylediğinde aklıma gelen ilk şey geçmişi oluyordu. Benim ondan uzak durmak için çırpındığım zamanlar, geçmişini umursadığım zamanlardı. O da geçmişini artık umursamadığıma inanmakta zorluk çektiğinden açıklayacağı şeyin bu olduğundan hayatımın üzerine bahse bile girerdim.
Okul bittiğinde Nilay'ı almaya gelen araca doğru ilerledik. Şöförü arka kapıyı açarak gülümsediğinde Nilay da aynı sıcaklıkta karşılık verip araca bindi ve ileri doğru kaydı. Onunla birlikte ben de binip çantamı ayaklarımın ucuna bıraktım.
En yakın arkadaşınızın zengin olması bazen iyi bir avantaj olabiliyordu.
Telefonu titrediğinde ceketinin cebinden çıkarıp kontrol etti, ben de başımı cama yaslayıp dışarıyı izledim. Her yerde lüks evler vardı, zenginlik kokuyordu...
"Soner bana mesaj atmış?"
Soner Nilay'a mesaj atıyordu...
Dalgın dalgın etrafını izleyen mavilerimi yuvalarından fırlamasına sebep olacak şekilde kocaman açtım. "O ne alaka lan?"
Neyseki şöför ile aramızda bir cam vardı da bizi duyamıyor ve göremiyordu.
"Seni sormuş," Kıs kıs güldü. "Egemen ile birlikte olduğunu öğrenmiş, sen engellediğin için de bana döktürüyor şu an. Ay telefonum kasacak manyağa bak!" Telefonu elinden çekip gerzeğin attığı mesajları tek tek okumaya başladım.
"Yarın okula geliyorum mu? Egemen'in belasını sikeceğim mi? Gaye'yi gerçekten kimin sevdiğini ona göstereceğim mi? Kurtulamıyorum bu çocuktan." diyerek nefesimi bıraktım. Daha bir sürü böyle mesaj vardı ama çoğunluğu küfürden oluşan kısa mesajlardı.
Parmaklarımı klavyede gezdirmeye başladım ve ona sadece boş yapma yazdım.
Çünkü boş yapıyordu.
Beni gerçekten sevmediğinden emindim. Bana kur yaptıktan sonra kaç kızla birlikte olduğunu saymayı beşten sonra bırakmıştım. Başlarda çok samimi geldiğini itiraf edebilirdim, bir kızı nasıl etkilemesi gerektiğini çok iyi bilen erkeklerden biriydi Soner. Elde edene kadar. Sonra o kızlarla sanki hiç tanımıyormuş gibi asla iletişim kurmuyordu. Hepsi onun için ölüyordu. İki yılda nasıl bir tip olduğunu çözmüştüm.
Telefonu sahibine geri verdiğimde "Gaye," diye mırıldandı. Tek kaşımı kaldırıp 'ne var' dercesine başımı oynattım. "Soner seni gerçekten seviyor galiba."
Alayla güldüm. Şakaysa komik, ciddiyse daha komikti. Ve ciddi ciddi baktığında bir anda gülmeyi kesip ona garip bir ifadeyle yüzünü inceledim. "Ne diyorsun sen be?"
"Seni sevmese diyorum umrunda olmazdı böyle şeyler, sorunsuz bir çocuk normalde. Ama senin için kavga edip duruyor. Senden hoşlanan bütün çocukları dövüyor."
Yüzümü buruşturdum. "Amcılık sınır tanımaz, Nilay."
"Ya geri zekâlı," Eliyle yüzünü kapatıp güldü. "Cidden düşün bunu. Bu mesajlardan sonra sana değer verdiğine bir kez daha emin oldum ben. Doğru düzgün bir konuşma yapma zamanı gelmiş."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kar tanesi | texting
Historia CortaG: O kadar parayı bana bir elbise almak için harcamana gerek yoktu X: hayır gerek vardı X: aslında sadece X: mutlu olduğunu görmeye ihtiyacım vardı