17

14K 915 381
                                    

"Artık sevgili olun! Dayanamıyorum. Lütfen sevgili olun!" diye sessizce isyan ettim.

"Kiminle konuşuyorsun sen?" Yanımda soğuk soğuk gezinen Egemen dibime girdi. "Çizgi film mi izliyorsun?"

"Çizgi dizi," diye düzelttim. "Evet, ne olmuş?"

"Hiç," Ellerini cebine sokup ilerlerken hafifçe sırıttığını görmüştüm. "Ne yani komik bir şey mi bu? Sadece çocuklar mı izler böyle şeyleri?"

Cevap olarak omuz silkti.

"Ruhsuz," diye söylendim ona yetişirken.

On dakikadır fazlasıyla büyük olan ormanda beraber yürüyorduk. İlk beş dakikada, ondan mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalıştım ama her seferinde yine yan yana oluyorduk. Sonra bundan vazgeçerek aramıza bir metrelik mesafe koyarak yanından yürümeye başladım ama ya ayağım kayıyor ya da tökezliyordum ve o da beni tutarken yine yakınlaşıyorduk. Bu yüzden pes ederek onu Nilay gibi hayal etmeye karar vermiştim ve bu sayede biraz da olsun rahatlamaya bakıyordum ama sık nefes alış - verişleri tüylerimin diken diken olmasına neden oluyordu.

Ben de başka bir çözüm yolu bulamayınca internet paketime kıyarak Youtube'dan Mucize: Uğur Böceği ve Kara Kedi'yi açmış, izliyordum. Ve başarmıştım, sonunda onu görmezden gelebiliyordum.

Ayrıca bu aptallar birbirlerine bu kadar yakınlarken nasıl olur da hâlâ fark etmezlerdi, anlayamıyordum. Hücresel veriyi boşu boşuna kullandığım için sinirlenerek kendi kendime homurdanıyordum. Birden yanımdan yürümeyi bırakarak önüme geçip yolumu kestiğinde kalbim boğazımda atmaya başladı.

"N-ne oldu?" Korkumu hissetmiş gibi, sırıttı.

O kadar uzundu ki, göz göze gelmemiz için başımı gökyüzüne doğru kaldırmam gerekiyordu. Sanki tahtirevallideydik ve ben daha ağır gelerek onu yukarıda bırakmıştım. Aramızdaki boy farkını azaltarak üzerime doğru eğildi, sadece bir nefeslik uzağımdaydı şimdi. Nefesim yüzüne değdiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ama o eğlenerek hızlı soluklarını yüzüme bırakmaya devam etti.

"Sen hiç susmaz mısın?"

"Şimdi sustum ya işte," diye fısıldadığımda, gözlerinde bir ışık parıldadığına yemin edebilirdim. Kızarık yeşil gözleri kısılana kadar gülümsediğinde nostalji hissi her yerimi sarmıştı ama şu an hiçbir şey düşünemeyecek kadar gergindim.

"Hım, sustun mu şimdi?"

"Hı hı, sustum."

"Gerçekten mi?"

"Evet, bak."

"Pek susmuş görünmüyorsun sanki," deyip güldüğünde Nilay'ın cümlesini tamamlamak geçti içimden. Çenesi kasılmış, çatık kaşlı, ölümcül bakışlar atan Egemen'i zihnimden silip güzel gülen Egemen'i kazımak için dikkatle yüzünü inceledim. Bir süre sonra gülüşü yüzünü terk etti.

"Susayım o zaman?" diye önerdiğimde cıkladı. "Yok, susma. Hep konuş. Saçmala, anlamsız cümleler kur, şarkı söyle, şiir oku, bağır çağır ama sakın susma."

"Ne?" Gözlerimi kırptığımda kendime gelebilmiştim, bir adım geriye giderek aramızdaki mesafeyi açtım. Doğruldu, yine tahtirevallinin tepesindeydi.

"Kozalak toplamak ister misin? Daha sonra onları boyayabiliriz." diyerek ensesini kaşıdı. Şaşırsam da sadece başımı sallayarak, "Olur," deyip kabul ettim. Birlikte kozalak toplarken bir yandan da onu izliyordum. Belki de anonim haklıdır, diye düşündüm.

Aramızda birkaç metrelik mesafe varken kendi kendine gülüşünü gördüğümde ona hak vermeden edemiyordum çünkü.

°•°•°•°•

"Ayrıca bu aptallar birbirlerine bu kadar yakınlarken nasıl olur da hâlâ fark etmezlerdi, anlayamıyordum."

Hımmmm:D

kar tanesi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin