Evet, Akay ve Savaş tanışsınlar mı artık? =)
Gitmeni izlemek için yazılmadın alnıma,
Onun içinde çıkmadın karşıma!
Buldum seni,
Yasaklansan da,
Saklansan da
Bırakmam.
Buldum seni,
Aşk koydum adını,
Soyadımız mutluluk olacak...
Buldum seni,
Dünya bizim aşkımızı konuşacak...“Şimay, başını eğer misin görüneceksin!” diye tısladı Akay.
Şimay adama yavru kedi baktı. “Merak ettim Akay bey. Kalbimi kırmayın ama. Böyle azarlarsanız konsantre olamam ki.”“Senin bulduğun dedektif ney ki, senden ne bekliyorum.”
Şimay yere oturdu ve adama ters ters baktı, “Ama rica ediyorum. Adam cinayetten yargılanmıyor.”
“Evet! Evrak sahteciliğinden yakalandı.”Şimay bir daha başını kaldırdı ve otelin kapısına baktı. “Geldi mi?”
“Yok daha gelmedi. Şu düştüğümüz duruma bak.” Sonra Şimay’a çevirdi kafasını. “Ne yapacağını biliyorsun değil mi?”
“Hayır Akay bey. Kafamda tutamıyorum. Hep unutuyorum.”“Lan sen benim bir aylık randevularımı kafanda tutuyorsun, iki dakikalık senaryoyu mu tutamıyorsun?”
Şimay adama inanamıyormuş gibi baktı ve ağlamaklı bir sesle konuştu, “Akay bey çok affedersiniz ama bana seri katil muamelesi yapmayın! Ben ne anlarım dedektifçilikten, adam takip edip, tiyatro çevirmekten. Benim işim mi bu canım? Sıradan bir asistanım ben.”“Şimay yapacağın tek şey tuttuğumuz kız seni içeri aldığında, saklanmak ve ikisinin uygunsuz videosunu çekmek.”
“Sonra onu Ada hanıma mı izleteceksiniz?”
Akay sırıttı, “Yok, düğünlerinde nikahtan önce slayt gösterisi olarak yayınlayacağım. Hemde havai fişek gösterisinin altında.”Şimay eli ile ağzını kapattı, “Ay Akay bey, sizde az şeytan değilmişsiniz ha! Vay anasının gözü. Adam da-“
“Göt gibi kalacak, tamamla tamamla çekinme!” dedi kahkaha atarak. “Hadi tak peruğunu ve gözlüğünü, başlayalım 007.”“Tamamdır rumuz çakal.”
“Ne çakalı kızım ya?”
“İsim kullanmayacağız Akay bey. Rumuzlarla konuşmamız lazım.”
“Ben neden çakal oluyorum. Ben ne güzel sana 007 dedim.”Şimay sarı peruğu kafasına geçirdi ve adama döndü, “Şimdi tüm sorunumuz gerçekten bu mu Akay bey!” diye çemkirip, gözlüğünü taktı
Ve oyun başladı...***
Lina evinin sessiz balkonunda oturmuş, karanlık gökyüzünü izliyor, kahvesini içiyordu. O gün olanlardan sonra, şirkete gitmeyip, eve dönmüştü. Osman onu arasa da, hastayım diye geçiştirmişti adamı ve üç gündür işe gitmiyordu. İçindeki özleminin hedefi bambaşkaydı. Bu yüzden de kendinden nefret ediyordu. O adam onun aklını karıştırmayı başarmıştı.
Kapı çaldığında kaşlarını kaldırdı. Kahvesini masaya koyup, içeri geçti ve üzerini düzeltip, kapıyı açtı.“Senin ne işin var burada?” diye tısladı.
Savaş sırıtarak kıza baktı.
“Bugün hiç yemek yemediğini biliyorum ve hasta olduğunu duydum. Onun için sana yemek yapmaya geldim. Ne kadar düşünceli bir ortağım de mi?” deyip, göz kırptı ve içeri geçip, mutfağı aradı.Lina kapıyı kapatıp, adamın arkasından yürüdü, “Sana girebilirsin demedim Savaş!” diye bağırdı adama.
Savaş arkasını dönüp, kıza alınır gibi baktı, “Ben de zaten izin almadım diye hatırlıyorum Lina. Ama böyle demen beni üzdü.”
“Çık evimden, hemen!”“Yemek yediğini görmeden gitmeyeceğim.”
“Gideceksin.”
“Hayır.”
“Neden geldin Savaş? Ne istiyorsun benden Allah’ın cezası? Çık git!” diye bağırdı.
“Özledim. En açık nedeni bu.” Lina o an donup kaldı. Adam elindekileri bıraktı ve kıza yaklaştı. Bir eli ile yanağını okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETİYE - YASAK SERİSİ II / FİNAL
RomanceBir düğün, bu düğünü her şeyi ile organize eden bir şirket ve geline aşık olan şirket sahibi... Yasaklar nereye kadar kelepçeleyebilirdi sözleri... Yasak ne kadar mani olabilirdi iki yüreğin çarpıntısına... Akay... Hayatının aşkını arayan, yalnız bi...