Eee, birazcık da alev alsın buralar... Aşk başlasın değil mi?---------------------------------------------------------------
Biraz senden biraz benden çalalım hayata...Biraz sen kalbini koy, ben tamamlarım.
Sen bir gül, ben kahkahalar atarım sana...
Bir adım atsan, ben sana koşarım.
Akay az önce kaçtıkları evde elleri, ayakları ve ağzı kapalı bir şekilde sandalyede oturuyordu.
"Arkadaşların nerede?" dedi sert bir şekilde yüzüne yumruk atan adam. Sonra da ağzını açtı.
"Ben tektim."
"Bak delikanlı arkadaşlarını söyle, canın daha fazla yanmasın!" diye uyardı adam onu, ama Akay sadece adama bakıyordu.
O sırada adamlardan biri kapıyı açtı.
"Kasım abi-"
"Lan gerizekalı ne isim veriyorsun?"
"Özür dilerim. Ama Davut abi dedi ki-"
"Lan bak hala isim veriyor!" diye bağırdı. "İkametgah bilgileri ile nüfus kayıt örneğimizi de ver adama tam olsun."
"Özür dilerim. Ama bu önemli."
"Ne oldu?"
"Evin sahibi olduğunu söyleyen iki adam ve üç bayan var kapıda."
Kasım etrafına baktı. "Bu kıç kadar yerin beş sahibi mi varmış?"
"Valla anladığım kadarı ile, yani pek Yunanca bilmiyorum. Ama dediklerine göre adamlar evliymiş. Yanlarındaki kızlar kaçamak yaptıkları bayanlarmış."
Kasım sinirle ellerini saçlarından geçirirken, Akay kaşlarını çattı ve içinden, 'İnşallah düşündüğüm kişiler değillerdir,' dedi.
Kapıyı açtı ve dışarı çıktı. İki tane birbirinden yakışıklı adam ve üç tane manken gibi kadın kapıda duruyordu. Biri kızıl, biri mor, diğeri de pembe saçlıydı. Gözlerinde güneş gözlükleri vardı. Hippi gibi tiplerdi, ama güzellerdi.
"Siz kimsiniz?"
Savaş sırıttı ve "Hello Panpa!" dedi gülerek.
"Hello hello da sen kimsin birader?"
Savaş Yunanca konuşmaya başladı, "Ebenin ananın bir yerlerinden seni çıkardığı yerin bekçisiyim, oldu mu?"
Kasım adamlarına döndü, "Ne diyor lan bu sünnetsiz gavur? Anlayanınız var mı?"
"Abi ben İngilizce biliyorum."
"Gel konuş."
"İngilizce konuşabiliyor musunuz?" diye sordu adamlarından biri Savaş'a.
"Ya, ya. Evet biliyorum."
"Siz kimsiniz?"
"Biz bu evin sahibiyiz."
Adam Kasım'a döndü, "Bu evin sahibiymişler abi."
"O kadarını biliyoruz. Bir süre kullanacağımızı ve buradan defolup gitmelerini söyle." Tam çocuk konuşacakken, "Defolup gitme kelimesini kibarlaştır ama," dedi.
"Tamam abi, o kadar da salak değiliz."
"Valla tam da o kadar salaksınız ya, neyse."
Çocuk alınmış bir şekilde adama döndü. "Bir süre burayı kullanmamız lazım. İçeride kaçırılan bir adamı tutuyoruz da. Kirası neyse öderiz ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETİYE - YASAK SERİSİ II / FİNAL
RomanceBir düğün, bu düğünü her şeyi ile organize eden bir şirket ve geline aşık olan şirket sahibi... Yasaklar nereye kadar kelepçeleyebilirdi sözleri... Yasak ne kadar mani olabilirdi iki yüreğin çarpıntısına... Akay... Hayatının aşkını arayan, yalnız bi...