Umarım bayram keyifli geçiyordur. =) Bende vakit buldukça yazıyorum =)Bak bahar geldi bile ömrüme,
Çiçek açtı yüreğim seninle...
Nefesler bile daha anlamlı,
Seninle başladım ben sevmeye.
Gel yüreğimin üstüne koy başını, orada yat.
Bütün olumsuzlukları içinden söküp, at.
Bak yer gök, bakışların hepsi aşk.
Seninle başladı inan hayat.Hepsi bir odanın içinde uyuyorlardı. İlk gözünü açan Akay oldu ve yanda Lina ile uyuyan Ada’ya baktı. Bir insan uyurken nasıl bu kadar kusursuz olabilirdi ki? Hafifçe başını kaldırdı ve elini başının altına koyarak kızı izlemeye başladı.
Gözlerini açan Savaş gördüğü manzara ile kaşlarını yalandan çattı ve oda başını havaya kaldırıp, adamla kızın arasına girip, sırıttı.
“Günaydın Çakal Akay,” diye mırıldandı. “Hayırdır? Kuzenimi mi dikizliyorsun?”“Günaydın,” diye homurdandı, bir yandan da başını kaldırıp, kıza bakmaya çalışıyordu. “Hayır, dikizlemiyorum. İzliyorum. Çok güzel uyuyor da senin şu devliğinden manzara gitti.”
“Sen kuzenimi dikizlemeye utanmıyor musun?”Akay kaşlarını çattı, “Lan utanmadan bahsedene gel. Dün siz kızla okey mi oynuyordunuz? Okeye dönüp de açmayı beklediniz de mi bize kapıyı açmadınız? Adama bak ya! Utanmaktan bahsediyor.”
Savaş sırıttı, “He okeylik durumlar vardı da senin yaşın daha küçük.”“Çok komiksin. Sevgilim sayılır artık Ada benim.”
“Kimden izin aldın?” bu adamı sinir etmek güzeldi.
“Kendisinden. Yok senden mi alacaktım?”
“Tabi ki benden izin alacaktın.”O sırada Ada gözlerini açtı, “Ne oluyor ya, bir susmadınız.”
Akay birden doğruldu, “Ya Ada, bu adam sevgili olmamıza izin vermiyor. Ondan izin almamışmışım.”
Ada gülümsemesini sakladı, “Doğru diyordur. İzin almadın mı?”
“Almadım, yok.”“Alman lazım.”
Lina da uyandı, “Ay uğraşmayın çocukla ya. Saat kaç?”
“Öğleni geçti.”
Savaş kadının yanına geçti ve dudağına uzun bir öpücük bıraktı, “Günaydın sevgilim.”
“Günaydın aşkım.”Akay yüzünü buruşturdu, “Bu ne ya? İzinden bahseden namus bekçisine bak. Kız uyanana kadar kabadayılığı.”
Savaş tekrar Akay’a döndü. “Şakayı bırakın da bu gece buradan ayrılmamız lazım. Burası pek tekin değil.”
“Nereye gideceğiz?” dedi Akay bağdaş kurup, oturarak.“Bilmiyorum.”
Ada kuzenine baktı, “Senin evine gitsek? Londra’daki.”
Savaş başını sağa sola salladı, “Orası olmaz. Oraya bakarlar.”
Lina da sevgilisine baktı, “Şimdi biz tam olarak neyden kaçıyoruz.”Savaş derin nefes aldı. “Birincisi Osman’ın adamlarından. İkincisi senin suçsuzluğunu ispatlamaya çalışıyorum. Sonuçta adamın nişanlısısın ve aynı zamanda asistanı. Sorguya alacaklardı seni. Hatta tutuklu bile yargılanabilirsin. Ada için durum biraz daha iyi. İşleri ile ilgisi olmadığı için bu konuda pek üstüne gidemezler. Burası küçük bir yer. Varlığımız hemen fark edilir ve yakalanabiliriz.”
Akay sırıttı, “Aklıma bir yer geliyor ama...”
“Neresi?”
Akay telefonu eline aldı ve ezbere bildiği numarayı çevirdi. Güvenlik için yeni telefonlar ve yeni hatlar almışlardı. Onları hep Çetin ayarlamıştı.
“Efendim?” dedi Timur bıkkınlıkla.
“Bu ne biçim efendim Timur, aradığıma pişman ettirir gibi.”“Çünkü zamanlamandan nefret ediyorum.”
“Öğlen arıyorum Timur yapma!” dedi yüzünü buruşturarak.
“Eşimi ilk iş gününde ziyarete geldim. Hayırlı olsuna.”
Akay dehşetle gözlerini açtı, “Hayır, ofisimden uzak dur seni azgın kurt. Çık oradan.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVETİYE - YASAK SERİSİ II / FİNAL
RomanceBir düğün, bu düğünü her şeyi ile organize eden bir şirket ve geline aşık olan şirket sahibi... Yasaklar nereye kadar kelepçeleyebilirdi sözleri... Yasak ne kadar mani olabilirdi iki yüreğin çarpıntısına... Akay... Hayatının aşkını arayan, yalnız bi...