Bölüm 1: Dalgın Kız

3.5K 796 1K
                                    

Merhaba! Buraya seninle adım adım ilerlemek için bir başlangıç yaptık ve desteğini bekliyoruz... Biz kitabı iki kuzen olarak yazıyoruz. Kitabımız ile  ilgili paylaşımlar için bir instagram hesabı açtık, herdilektebirumut adında. Desteğini oradan da bekliyoruz.

  Buraya kitabı okumaya başladığın tarihi yazar mısın?

   Bizimki 1 Ağustos 2018...

Multimedia: Dilek Başar

Dilek Başar...

Yaz tatili boyunca gerçekleştirdiğim bir alışkanlık var. Sahile çıkıp, kulaklıklarımı takıp, koşmak... Bugün de o alışkanlığımı gerçekleştirmek için yetimhanemden çıkmıştım. Her zaman geçtiğimden yerlerden geçerken içimde bir burukluk oluştu, keşke dedim keşke onlar da yanımda olsaydı.

Ben doğduğumda herkes gibi merdivenlerin tam ortasındaydım sonra yavaş yavaş düştüm çıkmak yerine... ben düştükçe etraf daha da karardı, merdiven biraz daha çöktü. Çünkü ben kimseyim, hiç kimse; bu hayatta hiçbir şeyi, bir tane gerçek dostu bile olmayan bir hiçim. İçimdeki bu karamsarlık beni kemirirken ben her zamanki gibi karamsarlığımı yok etmeye çalıştım. Çünkü karamsar biri olmak istemiyordum. Her ne kadar öyle olacağımı düşünsem de...

Karamsar olmayacağım diyorsun ama yine karamsarsın kızım, sen git gerçekten.                                                                                                

Ben de iç sesiyle kavga eden kızlardanım. Kafamın bir köşesinde bazen beni rahatlatmak için konuşur, bazen de kafama saçma düşünceler sokmak için.

Sahile giderken yolda benim tontiş koruyucumla karşılaştım. Her mahallede bulunan, beyaz saçlı, şişman teyzelerdendi o da... mahallenin olmazsa olmasıydı da diyebilirim onun için.

  Tontişim beni görünce her zamanki korumacı güdüsünü üstüme saldı.                                                                                                    

"Kız deli! Koşuyor musun yine?"                                                                                    

"Evet, tontişim koşuyorum yine. Kafa dağıtıyorum böyle. Hadi ben gidiyorum kendine iyi bak tontişim benim." Aslında kafiyeli şeyler söylemekten hoşlanmıyorum ama denk geldi işte, ne yapayım?

"Hadi, görüşürüz! Kendine dikkat et. Valla seviyorum ben bu kızı." diye söylenirken onu geride bırakıp sahile doğru tekrardan yürümeye başladım.

Sahile vardığımda vakit kaybetmeden kulaklıklarımı kulağıma takıp koşmaya başladım. Yaklaşık bir saat koştuktan sonra rahatladığımı hissettim. Sahil bana iyi geliyordu. Bir saat daha koştuktan sonra dalağım şişip, beni zorlamaya başladığında durmak zorunda kaldım ve bir banka oturdum.

Etrafı izlemeye başladığımda bisikletiyle gelen ve dalgın davranan bir kız gördüm. Öylece etrafa bakıyordu ve bir şeyler düşündüğü çok belliydi. O dalgınlıkla önündeki taşı görmeyip yere düştü. Sahi önündeki taşı nasıl görememişti? Düşerken ki suratı o kadar komikti ki deli gibi bir anda gülmeye başladım. Beni gülme krizi tutarken o kötü bakışlarını bana atıyordu ya da bana öyle geliyordu. Gülmemi biraz durdurduktan sonra –artık ne kadar durduysam- kızın yanına gittim.

"Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum şaşkın gözlerle. Kız gerçekten çok güzeldi. Deniz gibi mavi gözleri, uzun ve düz saçları vardı. Saçlarını salık bırakıp bir kısmını arkaya doğru tokayla tutturmuştu. Bir yandan kızı inceliyordum bir yandan da gelen gülme isteğini yok etmeye çalışıyordum ama sadece çalışıyordum. Çünkü o an aklımdan çıkacak gibi durmuyordu.

Her Dilekte Bir Umut #mavilikurgum2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin