to

7.3K 745 154
                                    

Hoseok ile yedi yıldır arkadaştık. Bu yedi yıl içerisinde iki aşk acısına, bir ebeveyn boşanmasına, bir üniversite mezuniyetine ve üç evcil hayvan cenazesine tanıklık etmiştim. Neden onunla arkadaş olduğumu da bilmiyordum doğrusu. Sadece, arkadaşımdı işte. Ben düzen takıntısı olan bir insandım. Şartlandırdığım bir sürü şey vardı hayatımda. Bunlara uyulmadı mı kafayı sıyırırdım. Hoseok ise hiçbir zaman uymazdı. Farklıydık, çok farklıydık. Ama hayatımdaydı işte. Bundan önce hayatımda bu kadar yer edinen kimse olmamıştı. Belki de bu yüzden hâlâ onunla arkadaştım. İkimiz de birbirimize katlanıyorduk.

O gece Hoseok'u evime götürmüştüm. Bir buçuk yıl öncesine kadar beraber yaşıyorduk ama kedi düşkünlüğü yüzünden sürekli tartışıyorduk. O bulduğu her kediyi evime sokmaya çalışıyordu ve ben çıldırma eşiğinden dönüyordum. Bazen dekorasyonda değişiklik yapıyor, eşyaların yerini değiştiriyordu. Bunların hepsi bana fazlaydı, ona da. Bu nedenle bir buçuk yıl önce iş yerinde tanıştığı Namjoon hyung ile eve çıkmıştı. Müstakil bir ev olduğu için de istediği hayvanı alıyordular eve. Namjoon hyung sabırlı biriydi ve ben de o zamandam beri apartman dairemde mutlu bir bireydim.

Ama dairedeki odasını bozmamıştık. Ona göre orası artık misafir odasıydı ama benim ondan başka misafirim de yoktu. Ben de o akşam onu eve getirmiş, odasına yatırmıştım. Hemen sızmıştı, halbuki çok içmemişti. Üzgün olduğu vakitler böyle oluyordu işte.

Bir hafta geçmişti ve Bay Chohi benim çizimlerimi sonunda kabul etmişti. O kadar yorgundum ve gözlerim o kadar acıyordu ki bir ay uyusam kendime gelemeyebilirdim. Hoseok yarın annesinin düğününe gidecekti. Beni aradığı zaman yine kafa dağıtmaya gitmek istemişti ama benim işi aldığımı öğrenince olayı kutlamaya çevirmişti. Deliydi ve bunu da biliyordu.

"Başka mekan yokmuş gibi neden hep buraya geliyoruz?"

"Çünkü burası ucuz, Kook." Haklıydı, bir şey diyemedim.

"Seninle gelmemi istemediğime emin misin?" Bardağından yudum aldıktan sonra derin bir nefes aldı ve başını salladı.

"Evet. Tek başıma halletmeliyim. Ben güçlüyüm, yapabilirim." Gözlerini karartıp kendi kendini motive ettiği an gülümsemek istedim ama yapmadım. Etrafta çalan garip müzik sinirimi bozuyordu.

"Hey, Jungkook?" Seokjin bana seslendiğinde ona döndüm, bir bardak içki doldurmuş bana uzatıyordu. Galiba benden büyüktü, ona hyung demeliydim ama emin değildim.

"Sen grafikerdin, değil mi?" Onaylarcasına başımı salladım.

"Bay Kim T-rex için yeni bir logo yaptırmak istiyor. İlgilenirsin belki." Bardaktaki içki sertti, normalde böyle şeyleri sevmezdim ama sorgulamadım. Hoseok ise kalkıp pistte dans etmeye başlamıştı.

Şirkette işi almıştım ama ek iş de fena olmazdı. Avans vermemişlerdi ve faturalarım birikmişti. Belki bu bar logosu olayı bana daha erken para kazandırabilirdi.

"Olabilir. Sana numaramı vereyim." Uzattığı bir kağıda numaramı yazdım ve uzattım. Gülümsüyordu. Seokjin anlamadığım bir şekilde her zaman gülümserdi. Bir barmen olmak ne kadar mutlu edebilirdi ki bir insanı?

"Kutlama yapacağımızı sanıyordum. Gel benimle dans et!" Saçma bir şekilde kulağıma bağırdığında onu itmiştim. Dans falan etmeyecektim.

"Hoseok, yarın erkenden yola çıkacaksın. Bence gidelim." Yorgundum, başım ağrıyordu ve bu playlist beynimin içini kemiriyordu.

Hoseok beni diretmemişti, ilk defa. Fazla oyalanmamış ve evlere dağılmıştık. Uyumam lazımdı, acilen uyumam lazımdı.

*

fly til månenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin