tjuetre

3.7K 470 184
                                    

Hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibiydi. Mekan yeniydi, logosu yeniydi, duvardaki birkaç tablo yeniydi fakat her şey aynıydı işte. Ben Hoseok ile beraber bar taburesinde oturmuş bira içiyordum. Seokjin ile muhabbet ediyordum. Çalan şarkıları beğenmiyordum.

Fakat kendimi kandırmanın bir lüzumu yoktu. Şimdi Taehyung, Yoongi ve adının Yongsun olduğunu öğrendiğim kadınla beraber uzak bir masada oturuyordu. Yanıma gelmiyor, yanıma gelmeyi bırak yerinden dahi kalkmıyordu. Yongsun, Yoongi ile konuşurken sürekli bu tarafa bakıyordu. Bakışlarını çözemiyordum. Ne yapmaya çalıştığını da anlamıyordum. Taehyung ise bir saniyeliğine bile olsa kaldırmıyordu başını. Öyle istiyordum ki. Bana bakmasını, bana gülmesini öyle istiyordum ki. Yapmıyordu ve ben burada oturmuş sarhoş olmama yeminimi bozuyordum.

"Niye sessiz bu?" Seokjin beni işaret ederek Hoseok'a soru yönelttiğinde onlara döndüm.

"Sanki normalde çok konuşur, senin de sorduğun soruya bak."

"İşte her zamankinden bile sessiz. Garip." Gözlerimi devirmekten alamadım kendimi ve bardağı bir dikişte bitirdim.

"Ev işini ne yaptın?"

"Arıyorum hala." Hoseok'a gerçekten hayret ediyordum. T-Rex'e geleli kısa bir zaman oluyordu bizim için ama herkesle sıkı fıkı olmuştu. Seokjin ile ev problemini bile konuşuyordu.

"Baksana, hiç gerek yok. Bize taşın, Namjoon hyungun sorun edeceğini düşünmüyorum. Kira da azalmış olur." Onlar derin bir muhabbete girdikleri zaman ayaklanmıştım. Yoongi ve Yongsun bana bakıyordu. Onların bakışlarını istemiyordum ben, Taehyung'un gözleri üzerimde olmalıydı.

Lavaboya geldiğimde aynadaki yansımama bakmaya korkuyordum. Berbat hissediyordum çünkü, görüntümün de çok iç açıcı olmadığına emindim. Avucuma su doldurdum ve birkaç kez yıkadım yüzümü. Lavabonun kenarlarına tutundum, bayılacak gibiydim.

Kapı açıldığında dönüp bakmadım. Hızlı aldığım nefesler başımı daha da döndürmüştü. Gözlerimi yumdum ve saçlarımdan damlayan suların ellerime düşmesine izin verdim.

"Bana bunu neden yapıyorsun?" Kulaklarıma dolan o kalın ses ile birlikte gözlerimi açtığımda aynadan gördüm onu. Arkadaki duvara yaslanmış, hissiz ifadesi ile bana bakıyordu. Saçlarına hala alışamamıştım. Kafam benimle alay ediyordu ama yine de onunla konuşmak istiyordum.

"Neden önce git deyip sonra peşimde dolanıyorsun?" O da sarhoştu, o da benim gibi bitikti. Arkamı dönüp direkt gözlerine baktım. Kapanacak gibi duruyorlardı. Kafasını da duvara yaslamış, paramparça bir vaziyette bana bakmaya çalışıyordu. Bir adım atıp ona yaklaştım. Ne yapacağım, ne diyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Bunların olacağını düşünmezdim, ona kapılacağımı düşünmezdim. Durduramıyordum kendimi, olmuyordu. Kadınlara karşı bile hiçbir isteğim yok gibiydi, onda beni kendine çeken şey neydi? Beni alaşağı eden şey neydi?

Bir adım daha attığımda duvardan ayırdı kendini ve o da bana yaklaştı. Gözleri dolmuş, hafif kızarmıştı. O kadar kısık bakıyordu ki kalbimi yaralıyordu bu hali. Daha da yaklaştı, yüz yüze geldiğimiz an gözlerini yumdu. Kalbim, duvarları yıkacaktı. Evreni yıkacaktı. Anlam veremiyordum üzerimdeki etkisine. Gözleri kapalı, tam karşımda duran bu adamın güzelliğine anlam veremiyordum.

"Ne haldeyim, görmedin mi hiç?" Fısıltısının ardından derin bir nefes aldı ve araladı gözlerini. Tam o an bir yaş düştü naif yanaklarına. Uzanıp çenesine ulaşmadan yakaladım onu. Saçlarını araladım, gözlerine daha yakından baktım. Diğer elim de ona dokunmak istedi, engellemedim. Parmaklarım, yüzünde gezdi. Gözleri, gözlerime bir sır bıraktı.

fly til månenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin