femten

4.2K 516 187
                                    

"İtiraf et, onu sevmeye başladın." Hoseok'un pişkin pişkin gülerek kurduğu cümle içtiğim gazozu geri püskürtmemi sağlamıştı. Evet, gazoz içiyorum çünkü kendime alkol sınırlandırması getirmiştim.

"Ne? Saçmalama, Hoseok. Sen demedin mi iyi geçin diye?"

"Benim bildiğim Kook evinde kimseyi tutmaz. Kaldı ki adam gideceğim demiş, şimdi ise evde uyuduğunu söylüyorsun."

"Tanrım, neden anlattım ki sana?" Önümdeki balığa uzandığımda az önceki olay yüzünden boğazım hala acıyordu. Hoseok'un umurunda bile değildi, kıtlıktan çıkmışcasına tıkınıyordu.

"Neyse ne, benden başka birine sevgi göstermene mutlu oldum. Ama yine de çok samimi olma, kıskanabilirim." Cevap vermedim çünkü gerek bile yoktu. Tanrım, vicdanlı biri olmaya karar vermek neden bu kadar zordu ki? Gidip Taehyung'ı tekmeleyebilirim şu an.

"Ah, buraya gelmek harika oldu. Artık kapalı mekanlardan çok sıkılıyorum, Kookie."

"Evet." Favori lokantamızdan yemek alıp kendimizi nehrin kenarına atmıştık. Bir tür piknikti bu, akşam yapılanlardan. Kenarda Hoseok'un küçük radyosundan müzikler yükseliyordu. Hava çok güzeldi. Gökyüzü yıldız doluydu. Keyfim yerindeydi, uzun zaman sonra.

"Annem beni yanına çağırıyor. Orada yaşamamı istiyor." Elindeki şişeyi sallayarak konuşuyordu. Düşünceli tavırlarından aklının bir şeylerle meşgul olduğunu anlamıştım.

"Gidecek misin?"

"Burada kurulu bir düzenim var, Kook. İşim, arkadaşlarım. Orada ne yaparım bilmiyorum. Ama bu aralar aramız çok iyi."

"Karar senin." Başını sallayarak beni onayladı ve sonrasında şişesinden bir yudum aldı.

"Vay canına, hadi kalk dans edelim!" Etrafımda neden normal insanlar yok sorusunun en büyük sebebi Hoseok'tu çünkü en başında en yakın arkadaşım normal biri değildi. Az önce düşünceli düşünceli nehrin akşını izleyen bu adam, radyodaki şarkının değişmesi ile kafesinden salınmış bir hayvana dönmüştü. Ona havyan demek istemezdim ama tanımlayabileceğim başka bir kelime de yoktu.

"Bırak beni, Hoseok." Kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırmıştı beni. Kesinlikle lafımı dinlemiyordu. Etraf insan kaynıyordu ve o buna aldırmadan dans ediyordu. Evet, dans konusunda inanılmaz yetenekliydi fakat bu yeteneğini burada sergilemesine gerek yoktu.

Elinden kurtulup tekrar yerime oturdum. O da şarkı bitince dans etmeyi -nihayet- bırakmıştı. Yediklerimizi toplayıp kalktık. Aynı taksiye binecektik fakat Namjoon hyung onu arayıp eve gelmeden önce markete uğraması gerektiğini söylemişti. Onunla gitmek istemedim, kamuya açık kapalı alanlara mecburiyet dışında hayatta girmezdim. Eh, barlar hariç.

Hava o kadar güzeldi ki uzun zamandır böyle bir akşam yaşamamıştım. Bundan faydalanmak için biraz yürümek istedim. Taehyung eve girdikten sonra onu görmemek adına odamda takılmıştım. İtiraf ediyorum, hiçbir şey yapmadan öylece oturmuştum. Sadece, onu görünce zihinsel fonksiyonlarım istediğim gibi çalışmıyordu ve bunu biraz da olsa engellemek istemiştim. Bir süre sonra çıktığımda evde ses yoktu. Odasının kapısı açıktı. Artık odası diyordum çünkü buna bizzat ben sebep olmuştum. Kapının kenarından baktığımdaysa yatakta cenin pozisyonu almış, yine yastıklardan birine sarılmış bir şekilde uyuyordu. Onu o halde görmek sinir sistemime yine iyi gelmemişti. Ben de kendimi dışarıya attım.

Kendi içimde bir savaş vardı. Oldukça kanlı, kara dumanlarla örtülü bir savaştı bu. Kendime söz geçiremiyordum. Kim Taehyung denilen bu kişi beni tam bir serseme çeviriyordu. Daha fazla katlanamam dediğim her anda bir bakıyordum ki çoktan boyun eğmişim.

fly til månenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin