seksten

4.6K 526 361
                                    

Üniversite zamanlarıydı. Hoseok'un ısrarları ile bir terapiste gitmiştim. Bana sürekli neden böyle olduğumu, böyle hissettiğimi soruyordu. Ben hiçbir zaman kendimi sorgulamamıştım. Etrafımı da sorgulamamıştım. Sadece, böyleydim. Ama Hoseok'u kırmak istememiştim. O benim uzun zaman sonra sahip olduğum tek arkadaşımdı. Bu yüzden terapistten randevu almıştım ve gitmiştim, sadece iki kez.

Saçmaydı çünkü. Bana özel hayatım ile ilgili sorular sorup durmuştu. İlk kez ne zaman anne babam bana seni seviyorum dedi, ilk kez ne zaman bir arkadaşımla eşyamı paylaştım, ilk kez ne zaman birine yardım ettim ve buna benzer türlü türlü şeyler. Buna hakkı yoktu. Benim kendi hayatımdaki bilgileri bilemezdi, ona anlatamazdım. Sürekli geçmişimi irdeliyordu. Hoseok ona grafik tasarımcısı olduğumu söylemişti ve bunu bildiği için de resimlerle, çizimlerle ilgili sorular bile sormuştu. Birisine arkadaşlık dışında hisler besleyip beslemediğini sorduğunda ise oradan kalkıp gitmiştim. Ne hakla bunları soruyordu ki? Muayene etse yeterdi. Orada duramadım. Ayrıca koltuk çok pisti ve ofis küflenmiş İtalyan peyniri gibi kokuyordu.

Anne ve babam beni severdi, hep severdi. Bunu sürekli dile getirirlerdi. Annemin ilk ne zaman beni sevdiğini söylediğini hatırlamıyorum ama babamla son konuşmamız asla silinmiyordu kulaklarımdan. Kazadan bir gün önceydi. Ona biraz küsmüştüm çünkü tenis maçına götüreceği için söz vermişti ve daha sonra toplantısı olduğu için gidememiştik. Onun suçu değildi, o zaman bunu bilmiyordum. Sabah evden erken çıkacağı için beni o yatırmıştı ve gitmeden şöyle fısıldamıştı: "Jungkook, benim mutluluğumun sebebi sensin. Seni sevdiğimi sakın unutma."

Unutmamıştım, unutmazdım.

İlkokuldayken berbat bir sıra arkadaşım vardı ve bir gün biyoloji dersi için getirdiği büyütecin camı çatlaktı. Öğretmenimiz benimkini ortak kullanmamız gerektiğini söylediğinde bundan hiç hoşlanmamıştım fakat yapmak zorunda kalmıştım. İlk kez biriyle mecburi de olsa bir eşyamı paylaşmıştım.

Lise sondaydım ve artık bu saçma yerden kurtulacağım için her güne mutlu uyanıyordum. Coğrafya dersi için falezleri incelemek için sahildeydik. Sınıfımızın en gözde öğrencisi olan sarışın çocuk -adını hatırlamıyorum- kayalıklara daha yakından bakmak adına ilerlemişti ve küçük bir yengeç, sandaletleri arasında parlayan parmaklarından birini ısırmıştı. O an, diğer herkes bir yere dağıldığı için kimse onu duymamıştı ve ben yanına gitmek zorunda kalmıştım. Ona yardım etmiş ve öğretmenimizin yanına götürmüştüm. Bu benim için acı bir tecrübeydi.

Üniversiteye geldiğim ikinci yıl ise, ortak derslerin birinde bir kız görmüştüm. Müzik bölümündendi, gerçekten güzel bir kızdı. Bunu Hoseok'a anlatmamıştım ama o her zamanki gibi anlamış ve olayları abartıp etrafımda "sen o kıza aşıksın" nidaları ile dolaşıyordu. İnkar etmiyordum, aşık değildim belki ama ondan etkilendiğim kesindi. Bir gün, zengin çocuklardan birinin parti vereceğini duymuştuk ve o kız da partiye gidecekti. Hoseok beni giydirdi, süsledi kızla o akşam konuşmazsam beni hayatından sileceğini söyledi. Asla becerebileceğim bir şey değildi ama yine de dediğini yaptım. Kıza, elimdeki bira dolu bardaklarla ilerledim. Konuştuk, sohbet ettik. Gecenin sonunda benimle takılıp takılamayacığını sorduğumda bana erkek arkadaşının olduğunu söyledi. Üzüldüm, gerçekten üzüldüm. Bu kadar üzülmemin bir sebebi de Hoseok'tu çünkü beni gerçekten çok fena gaza getirmişti. Okula gitmek istemedim, hiçbir şey yapmak istemedim. En nihayetinde, bir hafta geçmişti ve ben normale dönmüştüm.

Tüm bunları yapmak, hissetmek hayatımda bir şeyleri değiştirmemişti ki? Ben hep yalnız yemekten hoşlandım, yalnız uyumaktan, ağaçların yaprakları rüzgardan sallanırken onları yalnız izlemekten hoşlandım. Belki bazen Hoseok eşlik ederdi, o kadar. Bu, bendim işte. Ama onunla hiç aynı yatakta uyumadık. O hiç yemek yerken beniz izlemedi.

fly til månenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin