İşe bak, burası bizim evimiz olmuştu ve artık Taehyung misafir bile çağırıyordu.
Buralara nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beni adeta büyülemişti, evet. Bu büyüydü. Ona kapılmamın başka bir anlamı olamazdı. Gözleri efsunluydu, ben bu dakikadan sonra o gözlere bakmadan yaşayamazdım.
Garipti de aynı zamanda. Ben ilişki insanı değildim, iletişim bile kurmazdım. Flörtü beceremez, arkadaş bile edinemezdim. Ufak kaçamaklarım olmuştu hep, Hoseok sayesinde. Üniversite mezuniyetinin olduğu hafta, bana ne içirdikleri ile ilgili hiçbir fikrim yoktu, çakır keyifken bir şeyler yaşamıştım. Güzel bir kızdı, sarhoş kafamla hatırladığım kadarıyla. Bedensel bir haz olduğu için beni çok fazla etkilememişti. Fakat Taehyung'da işler değişiyor, çığırından çıkıyordu. Sadece dokunuşu bile, sadece parmaklarını tenimde hissetmem bile beni çıldırtmaya yetiyordu. Çok, başkaydı. Az önce yaşadıklarımız aklıma geldikçe delirecek gibi oluyordum. Onun da söylediği gibi, Taehyung'a deli oluyordum. Yoongi gelmeseydi, sonum kesinlikle tımarhaneydi.
Banyodan çıkıp odama yöneldiğimde salondan ikisinin sesi geliyordu. Üzerimi değiştirirken kulağıma ilişen konuşmaya ister istemez şahit oldum.
"Bu yüzden babandan kaçamayacağını biliyorsun."
"Bilmek falan istemiyorum. Ben o eve dönmeyeceğim, Yoongi."
"Jimin yüzünden onu suçlamamalısın."
"Keşke bir şeyleri Jimin yüzünden yapmamayı babam da bilse."
Rahatsız olmuştum, cidden rahatsız hissetmiştim kendimi. Elimdeki tişörtü onların yanına giderken giymiş ve gizli gizli dinlemeyi bir kenara bırakmıştım. Salona girdiğim an susmuşlardı zaten. Taehyung'un gerilmiş yüz ifadesi, ona baktığımda yumuşamıştı. Gidip yanına oturdum.
"Sana da merhaba, Jungkook."
"Sen Taehyung'un misafirisin." Koltuğa yaslandığımda Taehyung'un kolu omzumu bulmuştu. Nemli saçlarım tenine değiyordu. Dönüp ona baktığımda yüzüne hakim olan bir gülümseme vardı. Omzumdan aşağıya sarkan elini çekip parmaklarını saçlarımın aralarına geçirmeye başladı.
"Hoseok gitmiş demek." Sadece başımla onayladım çünkü Taehyung beni öyle bir mayıştırmıştı ki tam şu an burada uyuyabilirdim. Bir müddet daha sessizce oturduğumuzda başım çoktan onun omzuna düşmüştü. Yoongi telefonu ile oynuyordu, keşke bu aktiviteyi evinde yapsaydı.
"Uyuma, yemek yemedin." Yanımdan kalkıp diğer koltuktaki telefonuna uzandı. Boşluğa düştüm, ellerini saçlarımdan neden çekmişti ki? Ne komik, bir saniyelik yokluğuna bile dayanamıyordum artık.
"Yoongi, tavuk söylüyorum?" Yoongi de onayladığında sipariş vermişti.
Yemekleri yedikten biraz sonra Yoongi gitmişti. Şimdi yatakta uzanmış, Taehyung'un dişlerini fırçalayaşını bitirip yanıma gelmesini bekliyordum. Bende bıçak etkisi bırakan diş fırçası, şimdi dudaklarımı kıvırmamı sağlıyordu. Fakat Yoongi ile olam konuşmaları da çıkmıyordu zihnimden. Onu istiyordum ama ına dair bildiğim şeyler sınırlıydı. Ailesi, babası, Jimin... Tüm bunları ona sormak istiyorum ama adları geçince dahi havası değişiyor, geriliyordu. Neler yaşamıştı, neler görmüştü bilmiyordum. Şimdilik üstelememeliydim.
"Üşüyor musun?"
"Hayır." Işığı kapatıp yanıma girdiğinde açık perdelerden içeriye giren ışıklar yüzüne yansıyordu. Yüzüne yansıyan her bir parıltı, kalbimi paramparça ediyordu.
"Neden öyle sığındın örtüye o zaman?" Kımıldayıp ona yaklaştım ve beline sarıldım. Dudaklarım ve burnum boyun girintisindeydi, en sevdiğim yerdeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fly til månen
FanfictionDEVAM ETMEYECEK 🌒 "Ay çocuğu... Sen aydan da parlaksın." @Helaryaa Jungkook, iş ve ev hayatında titiz olan biridir. Ona iş teklifi yapan Taehyung ile birlikte hayatı karışır, dağılır, tepetaklak olur. stranger to lovers, obsessive jungkook