9. Bölüm

2.4K 100 13
                                    

 Mano ile bir kaç saat gölde eğlendikten yıkandıktan ve artık huzura erdikten sonra çıktık. Tamamen su olmuştu vücutlarımız.

 Güneş üstümüzde kalan suyu buharlaştırma yöntemi ile alacaktı bizden. Ben rahat bir hareketle kendimi gölün kıyısına bıraktım. Gözlerimi kapatıp açıyordum.

 Bu sırada gökyüzü kararmaya başlamıştı. Havanın kararmaya başlamasından akşam olduğunu anladım. Ayağa kalktım. At arabasına doğru yürüdüm.

 Arkamdan gelen Mano ile beraber at arabasına bindik. O kadar saat suda kalmamıza rağmen vücudumuzda birazcık buruşukluktan başka hiçbir şey kalmamıştı.

 Vücutlarımızda ki bütün su güneş ile beraber gitmişti. Ben yıllar sonra ilk defa kendimi temiz hissediyordum. Çok temiz ve mutlu bir şekilde oturmuştum. Dizlerimin üstüne oturuyordum. Bu benim için resmen bir alışkanlık haline gelmişti.

 Mano ile bakışıyorduk.

 Onunda mutlu olduğunu anlamıştım. Bu onun suratından belli oluyordu.

 Çok mutlu kahverengi gözleri olan Mano yerinde duramıyordu. Bu garip özgürlük bizi resmen çocuğa çevirmişti. Çünkü ikimizde çocuk gibi sallanıyorduk.

 Galiba bu çocuksu sallanış çok mutlu oluşumuzun dışarıya bir gösteri şekliydi. Ben artık üstümdeki sudan kurtulduğum için at arabasının üstüne uzanmaya başlamıştım.

 Yılların yorgunluğunu taşıyordum. Bu yorgunluğu artık bırakabilirdim. Artık eskisi gibi rahat bir şekilde nefes alabilirdim. Ama hiç bir zaman hayatımı eskiye çeviremezdim.

 Yaşadığım onca şeyden sonra bunu asla yapamazdım. Mano'yu izliyordum. Mano da beni izliyordu.

 Bana bakarken bir şey sormak istiyor gibi bir hali vardı. Ona içinde ne varsa sormasını söyledim.

 ''Sen bana adımı sordun. Ben sana söyledim peki sen neden bana adını söylemiyorsun ?'' dedi.

 İçimde garip bir his yaşadım. Çünkü az önceki sert buz adamı çözmeyi başarmıştım.

İçimdeki garip his başarı hazzının bana verdiği bir zevk olduğunu şimdi anlamıştım.  Mano'ya cevap vermem gerekiyordu.

 Benim adım diye cümleye başladım ama cümlenin devamı gelmeden Arkenya gelmişti. Hemde zıplayarak at arabasına binmişti.

 O zıplarken cümlem bölünmüştü. Mano Arkenya'nın gelişi ile sorusunu unutmuş gibi sustu. Arkenya'nın bize bir şey söylemesini bekliyorduk ikimizde. Ama Arkenya susup bekledi.

 Hareket zamanı geldi mi?'' dedim. Arkenya kafasını salladı. Bu kafa sallayış benim için bir onaydı. Ama at arabasını sürecek olan Arkenya'nın neden öne geçmediği sordum.

 Arkenya kayıtsız bir şekilde yerinde durmaya devam ediyordu. En sonunda onu kolundan tutup salladım. Kendine gelmişti.

 ''Beyler bir an önce yola çıkıyoruz. Akşamın gelişi ile beraber yolumuz biraz karanlık olacak ama birazcık karanlık dışında fark edilmeden muhteşem bir şekilde dağa varacağız. Şüpheniz olmasın. Bu arada yolculuk uzun süreceğinden uyuyabilir yada kendi aranızda sohbet edebilirsiniz. Ama bana bulaşmayın kendi aranızda konuşun. Benim dikkatli bir şekilde yola odaklanmam gerekiyor. Atları da yeterince dinlenmeye bıraktım zaten. Bu sabah dağın orada olacağız. Hadi bakalım ben ön tarafa geçeyim.'' dedi.

 Ön tarafa geçti. Atların iplerini bir eliyle sıkıca kavradı. Öteki elinde de kırbaç vardı. Bu kırbaç atları çıldırtıp daha hızlı koşmalarını sağlıyordu.

 Aynı zamanda onları durdurma gücüne de sahipti. Arkenya'nın atlara kırbaç ile vurmasından sonra harekete başladık. Hızlı gidiyorduk.

 Bu sırada Mano'nun bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim. Bana masum bir şekilde bakıyordu. 

KöleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin