40. Bölüm

247 60 1
                                    

Uykusunu verdiğim mutlu haber alıp götürmüştü. Doğruldu. Beraber minderin üstünde oturduk.

 ''Son kez kaçış planını konuşalım.'' diyordu Arkenya.

 Mutlu bir şekilde ''Yarın dışarıda benim için bir işaret ver. Ben o işarete at arabası yollayacağım. Ama önce çadır kuracağım. Merak etme bunların hepsini ben halledeceğim. Sen sadece benim için bir işaret bırak. Zaten yerini biliyorum. Ama tam olarak şaşırmamam için işaret gerekiyor. Bir tahta bile olabilir işaret.'' dedi.

 Bende hızlıca 'Yarın orada işaret olarak bir tane tahta göreceksiniz. Üzerinde adınız yazılı olacak.'' dedim.

 Mutlu bir şekilde vedalaştık. O odasında kaldı bende oturma odasına gittim. Akşam yemeğini yemeyi bekleyen köleler çıkmışlardı karşıma. Onların arasına oturdum. Bende akşam yemeği yemeyi bekliyordum.

 Bir süre sonra beklediğimiz oldu ve akşam yemeğini yeyip uyuduk.

 Gözlerim yaşadığım şeyleri rüya diye sıralıyordu bana. Gözlerimi karanlıkla kapatmıştım. Ama onları göz kamaştırıcı azgın güneş ışıkları ve esen sıcak rüzgarla birlikte kölelerin bağırışları ile açıyordum. Her zamanki gibi kölelik işlerini yapmaya yola koyulduk.

 Yaptıktan sonrada geri geldik saraya. Köleler her gün yaptıkları gibi oturma odasına boş boş oturmaya gitmişlerdi.

 Bende aralarından sıvışarak boş odalara gitmiştim. Dışarıya açılan tünele sahip olan odanın kilidini açtım ve içeri girdim.

 Kapıyı kilitledikten sonra elli adımda tünelin sonuna geldim. Buraya tünele destek olsun diye getirdiğim ama destek yapmadığım boş duran tahtalar vardı. Onlardan bir tanesi elime aldım. Toprakları tutarak yukarıya doğru süzülmeye çalışıyordum.

 Bunu başarmıştım. Yukarıya çıkmıştım. Elime aldığım tahtayı deliğin ucuna diktim. Üstüne Arkenya'nın adını yazmam gerekiyordu.

 Yerden taş bulmaya karar verdim. Bir adım atmıştım ki karşıma sivri bir taş çıkmıştı. Tahtanın üstünde taşı gezdirerek ismi yazdım.

 Daha sonrada tünele tekrar girdim. Bir elli adım daha atarak tünelden çıktım Daha sonrada odadan çıktım. Kendi tünel yaptığım odaya gittim.

 Odadan içeri girdim. Sonrada tünele girdim hızlıca. Tünelin sonu hazine odasına çıkmıştı. Tahtaları sökersem belkide çok büyük bir hazineye ulaşacaktım.

 Tahtaları yerinden sökmek veya onlara dokunmamak arasında kalmış küçük yalnız bir adam rolünü üstleniyorum şuanda. Hızlıca bir kara vermem gerekiyordu. Verdiğim kara çok etkili bir görev üstlenmeyecekti ama hızlı karar vermek en iyi yoldu.

 Ben bunları sökmeye karar verdim. En son kazdığım yer burası olduğu için kazma ve kürek burada duruyorlardı.

 Kazmayı alarak Arkenya'nın bize gösterdiği yöntem ile tahtaları yerinden sökmeye başladım. Benim geçebileceğim kadar tahta çıkarmıştım.

 Tahtaları yere fırlattıktan sonra kazmayı da bir tarafa fırlattım. Hazine odasına tırmandım. İçerisi resmen parıl parıl parlıyordu.

 İçeride o kadar çok değerli mücevher vardı ki başım dönmüştü. Çil çil altınlarla dolu çuvallarla beraber sandıklara doldurulmuş onlarca kolye ve değerli eşya zümrütle süslenmiş hançerler bunların hepsi buradaydı.

 Sayamadığım ve aklımdan geçiremeyeceğim kadar çok zenginlik içeren bu odada ne yapacağımı bilemiyordum.

 Beynim beni kemirmeye başlamıştı. Bu sırada sandıklar içinde bana tanıdık gelen bir şeye rastlamıştım.

KöleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin