0.0

1.8K 117 55
                                    

Başlama tarihinizi bırakın lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başlama tarihinizi bırakın lütfen

Ayağımın altında hissettiğim boşlukla gülümsedim. Bir ayağım, hastanenin çatısındaki korkuluk görevi gören betonun üzerinde sağlam bir şekilde duruyor, diğeri ise özgürlük beyan edercesine boşlukta duruyordu. Bir kez daha tatminlik hissi ile gülümsedim. Birazdan gerçek anlamda özgür olacaktım. Sadece ayağımı boşluğa atmak ve kendimi ileriye atmam gerekiyordu; sonra da bilinmezlikte özgür olacaktım. Havada olan ayağımı geri çekerek betona bastım, son kez aşşağıya, insan selinin olduğu yere baktım. Birazdan bu hayattan kopacaktım ve beni engelleyen ne bir arkadaş, ne de başka bir şey vardı. Şuan özgürdüm ve atacağım adımla özgürlüğümü sonsuz kılacaktım.

"Biraz daha düşünürsen vazgeçeceksin,"

Korkuyla bir an dengemi kaybedecek gibi oldum ama son anda kendimi toparlayıp düşmekten kurtuldum. Sesin geldiği yere, sol tarafıma baktım. Bir adam, üzerinde olduğum betona sırtını yaslamış yerde oturuyordu. Bir ayağı boylu boyunca uzatmış, bana yakın olan ayağını ise dizinden kırıp kolunu üstüne atmıştı. Üstünde bulunan herşey siyahtı, siyah gömlek, siyah kot pantolon ve siyah spor ayakkabı. Üzerinde sadece beyaz bir doktor önlüğü vardı. Doktor muydu yoksa? Elinde bulunan sigarasını sol gözünü kısarak derin bir nefes aldı ve aynı saniye içerisinde uzun bir nefes eşliğinde dumanı dışarıya bıraktı. Duman yavaş ve aheste bir şekilde havaya karıştığında sanki dünyadaki en güzel filmmiş gibi izledim, bu görüntü büyüleyici gelmişti gözüme.

"Atlamayacaksın sanırım," Transtan çıkar gibi bir an olan şeyleri idrak etmeye çalıştım. Bu adam kimdi? Nasıl amacımı unutup onun göz alıcı hallerini izlemeye koyulurdum ki? Aptal kafam.

"Hayır, atlayacağım. Cesaretimi zor toplamışken bundan geri dönemem." Bir yabancıya neden fazla bilgi verdiğimi sorgulamak istedim ama ben hep böyleydim, gereksiz detayları bile atlamadan karşımda bulunan kişiye söylerdim. Zaten bu yüzden çok konuştuğumu söyleyip beni azarlayan çok fazla insan vardı.

"Atlamanın cesaret gerektirdiğini mi düşünüyorsun?"

Anlamayarak yüzüne baktım, bununla ne demek istemişti ki?

"Cesaretim olmadan buradan atlamam imkansız,"diye geveledim ağzımda. Son dakikalarımı neden bir yabancı ile paylaştığımı bilmiyordum ama bu hoşuma gitmişti. En azından beni dinleyen birileri çıkmıştı.

"Yanılıyorsun, cesaretin olsaydı şuan orda olup atlamak üzere olmazdın. Orda olman sadece aptal olduğunu gösterir, cesaretli olduğunu değil."

Vay canına! Ses tonu çok etkileyiciydi ve ben etkilenmiştim. Ayrıca uzun cümle kurması konuşmayı sevdiği anlamına geliyordu, ben konuşkan insanları çok severdim.

"Ne demek istiyorsun?"diye sordum yenilgiyle. Bir yabancının fikrimi değiştirmesini istemiyordum, sadece atlamak ve özgür olmak istiyordum.

"Ne tür acı çektiğini veya ne yaşadığını bilemem, ama şunu söyleyebilirim ki senin gibi olup hayata meydan okuyan bir sürü insan var. Bana göre cesaretli olan onlar,"

"Cesaretli olmak istiyorsam hayata meydan okumam mı gerekiyor? Peki bunu nasıl yapacağım?" Heyecanla yüzüne baktım, bu fikir atlamaktan daha cazip gelmişti.

"Onu da kendin bul,"diyerek elinde bulunan sigarasının son demlerini de içine çekti ve ayağa kalkarak sigarayı ayağı ile çiğnedi, nedense çok çekici gelmişti bu görüntü bana. Üzerinde bulunan tozları eli ile silkeledi ve son kez bana bakıp çatıda bulunan demir kapıdan içeriye girdi. Arkasından bakmakla yetindim.

"Biliyor musun,"diye fısıldadım duymayacağını bile bile. "Sana aşık oldum ve sende bana aşık olacaksın."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin