1.4

490 69 10
                                    

Bazı anlar vardır, hayatın getirdiği şeyleri kavrayamadığın ve olay örgüsünü algılayamadığın. Sanki dünya dönüyordu ve siz hep aynı yerdeydiniz. Sanki etrafınızda olaylar oluyordu ama asla o olaylar size ulaşmıyordu. Siz sadece duruyordunuz ve bir şeyler olmuş oluyordu. Ne olduğunu anlamıyordunuz, ne olduğunu kavrayamıyordunuz, ne olduğunu algılayamıyordunuz.

Şuan olanlar o kadar gerçek dışıydı ki. Suho hyung'un elindeki silahla adamı kafasından vurup öldürmesi, benim çığlık atarak yere düşmem ve etrafın bir anda çığlık ve tezahüratla dolması. Sanki o anları ben yaşamıyordum da dışarıdan izliyordum. Sanki sessiz sinema filmine gitmişim ve sadece görüntüleri izlemişim, sesleri algılamamışım. Bütün algımın kapandığını, dünyadan soyutlandığımı hissediyordum. Etrafımda olaylar dönüyordu ama ne tam olarak sesleri algılıyordum, ne de olayların akışını algılayabiliyordum.

Yüzüm yere dönüktü, bir kaç kişinin çıldırmışlığına maruz kalan belime bir kaç darbe yediğimi hissettim. Ama ne ayağa kalkabiliyordum, ne de hareket edebiliyordum. Sanki hareket edecek olsam Suho hyung'un elindeki silah bana yöneltilecekti ve ben daha ne olduğunu kavrayamadan tekrardan silah patlayacaktı. Kulağımda oluşan uğuldama git gide düzelirken, etraftaki sesler boğukça kulaklarıma doluyordu. Ellerim istemsizce kulaklarıma gitti ve var gücümle sesleri engellemeye çalışmıştım.

Bana asırlar gibi gelen ama bir kaç saniye geçen süreden sonra ellerimin üzerinde el hissettim. Daha ne olduğunu kavramadan kulaklarımda olan ellerim çekilmişti ve ayaklarım yerden kesilmişti. Şok olmuş bir şekilde beni taşıyan bedene baktığımda bu kişinin Jong Dae olduğunu görmemle sessiz bir nefes bırakmıştım. Farkında olmadan kastığım bedenim kendiliğinden gevşemeye başladığında sadece Jong Dae'nin yüzüne bakıyordum.

Algım tamamen kapanmıştı, etrafımda ne oluyor anlamıyordum. Tek farkında olduğum Jong Dae idi ve ben gözlerimi onun yüzünden alamıyordum.

Jong Dae beni o kaostan çıkardığında ve kendi odasına götürdüğünde yavaşça bedenimi yatağın üzerine bıraktı. Çok sakindim. Az önce tanık olduğum olaya rağmen çok sakin hissediyordum. Hiçbir tepki vermiyordum ya da veremiyordum, bilmiyordum. Az önce tanık olduğum olay ağırdı, ilk defa böyle birşey yaşıyordum ve tepkimin çok sönük olduğunu düşünüyordum. Sanki fazla soğuk kanlı durmuştum.

Jong Dae önümde diz çöktü, elini yüzüme doğru uzattıktan sonra gözlerimin altını sildi. Farkındalık o an oluştu bende. Sakin değildim, soğuk kanlı durmuyordum. Ben şuan ağlıyordum ama ağladığımı bile hissedemeyecek duruma gelmiştim.

Ben şuan ağlıyordum ve yeni fark ediyordum.

Farkındalık bütün vücudumu ele geçirdi ve ben bir anda çığlık sesi işittim. Jong Dae öne atılıp beni kollarını arasına aldığında bile deli gibi çığlık sesleri işitiyordum. Bu sesin kaynağını algılayamıyordum. Neler olduğunu anlamıyordum, sadece ses duyuyordum ve benim bütün algımın kapandığını hissediyordum.

Bir süre sonra boğazım ağrıdığında ve hala deli gibi ağladığımda anlamıştım. Ben az önce olanları kaldıramamıştım, az önce olanlar yüzünden deli gibi ağlıyordum ve deli gibi çığlık atıyordum.

Bir süre sonra, çığlık sesleri durmuştu. Sadece ağlıyordum ve Jong Dae sımsıkı bir şekilde bana sarılıyordu. Arada sırtımı sıvazlıyor, saçlarımı okşuyor ve güzel sesiyle bana şarkı söylüyordu. Jong Dae benimle birlikte  yatağın içine girdi ve sırtımı göğsüne yasladı. Elleri karnımın üzerinde kenetlenmişti ve ellerimi ellerinin arasına hapsetmişti. Bedenim yorgun düşmüştü ve ben o kadar halsiz hissediyordum ki uyuduğum zamanı bile anlamamıştım.

Bir kaç defa uyku ile uyanıklık arasında gidip gelmiştim, uyuduğum zamanı toplasam herhalde yarım saat falan sürüyordu ama ben buna rağmen Jong Dae'nin kollarının arasında iyi hissediyordum. Her ne kadar fiziksel ve zihinsel bir yorgunluk üstümde olsa da sanki birşeyim yokmuş gibi hissediyordum. Jong Dae'nin büyüsü, diye düşündüm. Onun yanında iken hep kendimi iyi hissediyordum.

"Jong Dae,"dediğini işittim bir sesin. Gözlerimi açmamıştım, kimin geldiğini bilmiyordum ama ses oldukça tanıdık geliyordu. "O iyi mi?" Kimden bahsettiğini anlamamıştım. Kaşlarım istemsiz bir şekilde çatıldı ama anında uyuduğumu düşünmeleri için eski haline getirdim.

"İyi olacak,"dedi Jong Dae sıkıntılı bir ses tonu ile. "Yani sanırım." Jong Dae kollarını bana daha sıkı sardığında benden bahsettiklerini anladım. Anında bedenime bir titreme geldiğinde sırtımı Jong Dae'ye daha fazla yasladım. Üşümüyordum ama sanki üşüyormuşum gibi hissediyordum. Soğuk değildi ama ben daha fazla sıcak istiyordum.

"Umarım,"dedi aynı ses. "Yukarıda gördükleri onu çok etkilemiş olmalı. Çığlıkları hala kulağımda yankılanıyor," derin bir sessizlik oluştu. Ben birşeyler demelerini bekliyorken adım sesleri uzaklaşmaya başladı. Kapının açılmasını duyduğumda aynı anda Jong Dae'nin sesini işitmiştim.

"Hyung,"dedi Jong Dae ve ben içeride olan kişinin Min Seok hyung olduğunu anladım. "O çok yaralı ve ona nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. Bana yardım eder misin?" Kalbim bir an duydukları kelimelerle durdu, sonra ise şiddetli bir şekilde çarpmaya başladı. Jong Dae'nin söyledikleri içime bir şeyler akmasını sağlarken ellerimin terlediğini hissetmiştim. Duygularımı ifade edebilecek birşeyler düşündüm ama ne duygularımı anlatabilecek bir kelime vardı, ne de o kelimeyi üretecek aklım. Şuan tek düşündüğüm Jong Dae'nin bana değer verdiğiydi. Hayatım boyunca kimse bana bu şekilde yaklaşmamıştı. Kimse beni bu derecede önemsememişti ve en önemlisi ben bu duyguları hiç ama hiç tatmamıştım.

"Olur,"demişti Min Seok hyung. Sonra ise hafif bir kıkırtı işitmiştim. Jong Dae birşey demedi ve Min Seok hyung odayı terk ettiğinde kasıldığımı hissettim.

Jong Dae mümkünmüş gibi biraz daha beni kendine çekti. Başını boynuma gömdü ve belli belirsiz bir öpücük hissetmiştim. O kadar hafifti ki eğer çok dikkatli durmasaydım hissedemezdim bile. Kalbim mümkünmüş gibi daha hızlı attığında kendimi olabildiğince rahatlatmaya çalışmıştım. Bir süre öyle kaldıktan sonra Jong Dae'nin düzenli nefes alış verişlerinden uyuduğunu anladım. Ona dönüp yüzünü izlemek istedim ama Jong Dae o kadar sıkı tutuyordu ki beni, ona dönemedim ve o şekilde kalmaya razı olarak kendimi uykunun kollarına attım. Bu, Jong Dae ile ikinci kez uyumamdı ve ben bunun son olmadığına adım kadar emindim.

°•°•°•°

Bölüm kısa farkındayım ama kısa bölüm yazmayı seviyorum sksjks. Ve Exo beylerimin repackage albümü 13 aralıkta geliyor ve ben aşırı mutlu bir anne gibi hissediyorum. *gözünden kalp fışkıran emoji*

Bölümü beğenmeyi ve yorum yazmayı unutmayın, onlar olunca daha çobuk bölüm atasım geliyor ksjsksj

Bölümü beğenmeyi ve yorum yazmayı unutmayın, onlar olunca daha çobuk bölüm atasım geliyor ksjsksj

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin