1.0

560 71 12
                                    

Bu zamana kadar hep kendimi yalnız hissettim. Hiçbir zaman beni seven ya da gerçekten değer veren insanları tanımadım. Ne öz annemden, ne de öz babamdan tek bir sevgi görmedim. Ben onlar için her zaman lanetli biriydim. Her zaman istenmeyen çocuk oldum. Ailemin benden başka çocukları yoktu, ama sanki hiç çocukları yokmuş gibi davranırlardı. Küçüklüğümden beri yalnızdım. Babam ve annemin daha ben beş yaşında iken beni evde tek bırakıp yemeğe gittiklerini, ve benim açlıktan bayılacak raddeye geldiğimde bile eve dönmediklerini hatırlıyordum. O gün çok kötüydü benim için. Küçüktüm ve yemek yapmak gibi bir eylemi dahi bilmiyordum. Mutfağa gittiğimi ve boş boş etrafıma bakınıp yemeğin öneme geleceğini düşünmüştüm. Dedim ya, küçüktüm ve yemek yapmanın ne olduğunu bile bilmezdim. Yemekleri hep annem yapardı ve her ne kadar beni sevmesede aynı masada oturur birlikte yemek yerdik. Neredeyse açlıktan bilincimin kapandığını hatırlıyordum. Yarı baygın bir halde salonun köşesine çekilmiştim. Anne ve babam geldiklerinde bir umut beni görürler ve açlığımı giderirler diye düşünmüştüm. Ama öyle olmadı, geldikleri zaman tek yaptıkları göz ucuyla bana bakmak oldu. Sonrada odalarına gidip kapıyı kapatmışlardı. Sonrasında ne olduğunu hatırlamıyordum. Muhtemelen bayılmıştım. İlk o zaman anlamıştım ailemin beni sevmediğini, eğer sevselerdi beni öyle gördüklerinde bakıp gitmezlerdi ya da hiç beni yalnız bırakmazlardı. O zamandan sonra hep temkinli davrandım aileme karşı. Ama bu hiçbir zaman işe yaramadı, sanki ben hep kötü bir çocuktum ve beni hep cezalandırıyorlardı. Bu beni her zaman üzüyordu.

Ailemin beni sevmesi için onları hiç üzmediğim, ama onları üzmüşüm gibi bana kötü davrandıkları çok zaman vardı. Hepsi eskide kalmıştı ama ben her zaman kötü anılarımı tekrar tekrar yaşıyormuş gibiydim. Çoğu zaman rüyalarıma gelirdi. Tekrardan 12 yaşıma giderdim ve annemin bana sarf ettiği sözleri tekrar tekrar duyardım. O anıları defalarca kez yaşardım. İlk defa ölmem gerektiğini söylediğinde sadece 12 yaşında idim. O yaştaki bir çocuk için bu çok üzücüydü. Annemin her zaman haklı olduğunu düşünürdüm, onun her zaman doğruları söylediğini işitirdim etrafımdan. Bu yüzden de annemin her söylediği sözleri doğru bellemiş ve ona göre yaşamıştım.

Şimdi ise annemin koca bir yalancı olduğunu düşünüyordum. Çirkin olduğum için kimse tarafından sevilmemem gerektiğini söylerdi, değer görmemem gerektiğini söylerdi. Ama şuan, Jong Dae'nin kolları arasında iken sevildiğimi ve değer gördüğümü hissediyordum. Tamam, belki Jong Dae beni sevmiyordu ama değer verdiğini hissediyordum. Bir insanın size değer verip vermediğini hissederdiniz değil mi? Ben Jong Dae'nin bana değer verdiğini dün gece iliklerime kadar hissetmiştim. Ona karşı o kadar mahcup, bir o kadar da minnet duyuyordum.

Jong Dae kollarını sıklaştırarak beni kıstırdığı kolları arasında biraz daha kıstırdı. Dün gece yaşanan olayları tek tek herkesin zihninden silmek istedim ama ne yazık ki öyle bir gücüm yoktu ve ben hem Jong Dae'ye karşı, hemde arkadaşlarına karşı kendimi çok fazla mahcup hissediyordum.

Şimdilik bunları düşünmemin zararıma olacağına kanaat getirdikten sonra, zar zor Jong Dae'nin kollarını gevşettim ve yataktan kalkmak için bir hamle yaptım. Ama daha ben kalkamadan tekrardan yatağa devrildim ve daha ne olduğunu anlamadan Jong Dae'yi üzerimde gördüm.

Gözlerimi kırpıştırarak ne olduğunu anlamaya çalıştım ama herşey o kadar ani olmuştu ki algılarımın kapandığını hissettim. Bir kaç saniye sonra bulunduğum durumu idrak ettiğimde gözlerimi şaşkınlıktan olabildiğince açtım.

Jong Dae, beni altına almıştı ve vucüdunun yarısı üzerimdeydi. Başını boyun girintime koymuştu ve anladığım kadarıyla uyuyordu hala. Eğer öyle olmasaydı bu durumda olmamızın bir açıklaması olamazdı.

"Jong Dae?"dedim sesimi kısık tutarak. Ellerimi omuzlarına getirip hafif bir şekilde sarstım. Ağzından bir kaç homurtudan başka birşey çıkmadı. Bu sefer sesimi daha da yükselttim. "Jong Dae uyan,"diyerek daha şiddetli dürttüm. Jong Dae buna karşılık kollarını bana sardı. Uykulu haliyle yaptıkları şaşkınlık geçirmemi sağlamıştı. "Jong Dae,"dedim sesimi daha güçlü çıkartarak. Jong Dae'nin bana sarılan kolları bir anda kasıldı. Başını boyun girintimden çıkartarak başını yukarıya kaldırıp bana tepeden bakmaya başladı.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin