1.5

512 79 22
                                    

Bölümü medyadaki şarkı ile okuyun.

°•°•°•

Uyku ile uyanıklık arasında gidip geldiğim zamanlar beynim hep birşeyler ile meşgul olurdu. Gün içerisinde işittiğim kötü sözleri, annemin bana hiç iyi davranmadığı zamanları ve böyle olmamı sağlayan etkenin ne olduğunu. Gelecek ile ilgili pey birşey düşünmezdim, çünkü korkardım. Hayatım hep aynı çizgi üzerinden ilerlemişti. O çizgi üzerinden hiç sapmazdı. Çünkü hayatımdaki her günü tekrar ediyormuş gibi yaşardım. Sabah uyanmalarım annemin bağırmalarıyla, kahvaltılarım annemin sövmeleriyle ve okul hayatım ise benimle dalga geçen insanlarlaydı. Bu rutin çoğunlukla böyle geçerdi, değişmezdi.

Annem benden nefret ederdi, babam nefret ederdi ve okuldaki çoğu insan nefret ederdi. Lise hatayımın sonuna kadar hep böyle ilerledi, taki evden kaçana kadar. Reşit olduğum gün evden kaçmıştım ve zar zor biriktirdiğim para ile yeni bir hayat kurmuştum kendime. Benden nefret eden annem artık geride kalmıştı, benden nefret eden babam geride kalmıştı ve benden nefret eden okul arkadaşlarım geride kalmıştı. Şehir falan değiştirmemiştim çünkü yaşadığım şehri bile tam olarak bilmiyorken hiç bilmediğim şehirde yapamayacağıma emindim. Sadece evimden ve okulumdan çok uzak bir yere gitmiştim.

Bu zamana kadar onlardan hiç biri ile karşılaşmamıştım. Annemin beni umursamadığını biliyordum, bu yüzden beni arama zahmetine bile girişmemişti. Tek yaptığı bir daha dönmememi söyleyen mesajıydı. Bu, canımı çok yakmıştı ama alışılagelmiş bir durum yaşayıp ağlamamıştım. Onun sözlerine o kadar çok alışmıştım ki o mesajı her ne kadar canımı yaksada ağlamamıştım. Ağlamamam annemin mesajından daha çok canımı yakmıştı.

Şimdi ise, hiç tecrübe etmediğim birşey yapıyordum. Uyku ile uyanıklık arasındaki çizgide dolaşırken geleceğim hakkında hayal kuruyordum. Hayal kurmak benim için uç noktaydı. Hayatı o kadar real yaşamıştım ki hayal kurmak benim için ulaşılması zor bir etken olmuştu.

Jong Dae bana o kadar çok şey vermişti ki. Bunlardan en güzeli aşk ve hayaldi. Bu zamana kadar tek aşık olduğum insan o idi. Bu zamana kadar tek hayal ettiğim insanda o idi. Bunları yaşıyor olmak o kadar güzel ve gerçek dışıydı ki. Bazen bunların bir rüya olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

İkinci kez Jong Dae ile beraber uyudum, ikinci kez gözlerimi kolları arasında uyandım. Bu zamana kadar hep tek başıma uyumuştum, ne korktuğum zaman anneme sığınabilmiştim, ne de en yakınım olarak gördüğüm arkadaşımla beraber uyumuştum. Her zaman tek başıma olmak zorunda kalmıştım. Jong Dae'nin kolları o kadar rahat o kadar huzurluydu ki, gerçekten rüya gibiydi.

Gözlerimi yavaşça açtığımda Jong Dae'nin hala uyuyor olduğunu gördüm. Gözleri kapalıydı ve nefesleri düzenliydi. Dün yaşadığım şoktan sonra kolları arasında uyuya kalmıştım. Dün giydiğim kıyafet hala üzerimdeydi ve Jong Dae'ye baktığımda o da aynı kıyafetle duruyordu. Sağ elimi yavaşça yüzüne doğru çıkardım ve uyanmamasını diliyerek saçlarında dolaştırdım. Siyah tutamlar o kadar yumuşaktı ki daha fazla dokunma isteğimi körüklüyordu. Yavaş ve tüy gibi dokunuşlarla yüzüne, gözlerine ve çenesinde gezdirdim elimi. Jong Dae kusursuzun vücut bulmuş haliydi. Yüzünde tek bir kusur dahi yoktu ve o çok fazla güzeldi. Benim çirkinliğimin aksine o çok fazla güzeldi.

Elim istemsizce dudaklarını bulduğunda parmak uçlarımda dudaklarının pürüzsüz yüzeyini hissettim. Çok güzeldi, parmak uçlarım karıncalanmıştı ve ben bir anda Jong Dae'yi öpsem ne olur diye düşünmüştüm. Düşüncem çok uçarıydı. Bu daha önce öpüşmediğim için değildi, aksine eski sevgilimle öpüşmüştüm. Hemde defalarca. Ama hiçbirinde şuan hissettiğim duyguları hissetmedim. Onu öpmem uçarıydı çünkü hala onun sevgilisi sayılmazdım, onu öpmeye hakkım yoktu ama deli gibi öpmek istiyordum.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin