1.8

542 78 18
                                    

Bölümü medyadaki şarkı ile okuyun

~~~~

Herkesin kırılma noktası vardır. Hayatını değiştirdiği, değiştirmek zorunda olduğu anlar. Bazen elinde olmadan yaşadığımız kırılmalar, bazen de isteyerek yaşadığımız kırılmalar. O kırılmalar bizi biz yapan anlardı. Her ne kadar çok acı da olsa onu kabullenip ona göre yaşanıyordu. Bu kimi için zor olsa da bir yolunu bulup zorluğu en aza indirgiyordu. Acı her ne kadar yoğun olsa da dışa yansıtılan sadece mutluluk maskesiydi.

Ben hayatımda bir çok kırılma dönemleri yaşadım. Bunların çoğunu annem bana yaşatsa da alışmıştım ondan gelen herşeye. Her ne kadar daha kötüsünü yaşayamam dediğim zamanlar da hep daha kötüsünü yaşamış olsamda buna alışmıştım, yani annem hep aynı annemdi ve bana her zaman en kötü zamanları yaşatırdı. Bunlar beni nedense ilk yaşadıklarım kadar üzmüyordu. Alışmışlık öyle bir işlemişti ki iliklerime, ondan gelen hiçbir şey gerçek manada üzmüyordu. Sadece üzülüyordum, fazlası olmuyordu.

En büyük kırılma anımı, eski sevgilim yüzünden yaşamıştım. O zaman yaşadığım utancı, hüznü ve deli gibi ölmek isteyişimi hiç unutmuyordum. Unutamazdım, unutturmazlardı bana. Her seferinde yeniden ve yeniden yaşatırlardı bana. Çok ağlamıştım, deli gibi ölmek istemiştim ve ilk kriz anımı o zaman yaşamıştım. Sevgilimin beni neden sevdiğini biliyordum. O dış görünüşe hiçbir zaman önem vermemişti, beni gerçekten tanıyan iki kişiden biriydi ama bu beni terk etmesine ya da bütün okula rezil etmesine engel olmamıştı. Beni her defasında sevdiğini söylerdi, beni koruyacağına ve okuldakilerin her laf atışlarına çok güzel cevap verirdi, bir gün onlardan olacağını bilmeden.

Bana yaşattıklarının tek sebebi vücudumda olan çiziklerdi. Çok fazlaydı, kabul ediyordum. Ama bunları bile isteye yapmamıştım, her biri çektiğim acıyı ve ölmek istememi simgeliyordu. Hiçbir zaman öpüşmekten ileriye gitmemiştik, bir kez olsun sınırlarımı aşıp onunla beraber olmak istemiştim. Beni istediğini bir kaç defa söylemişti ve onun evinde, onun odasındayken bu isteğini tekrardan dile getirdiğinde ona karşı çıkmamıştım. Ama keşke çıksaymışım, o zaman bana iğrenir bir gözle bakmayacaktı, beni bütün okula rezil etmeyecekti ve ben tek arkadaşımı da kaybetmeyecektim. O zamanlar benim için tam bir kabustu. Her yerde benden bahsediliyordu ve hiç hoş olmayan sözler sarf ediliyordu benim için.

O zamanlar her ne kadar geride kalsa da hiç unutmayacağım kabuslar getirmişti bana.

Nefes nefese uykumdan uyandığımda gördüğüm kabustan dolayı odağını kaybetmiş göz bebeklerim yüzünden tekrardan gözlerimi kapatmıştım. Ne gördüğümü hatırlamıyordum ama nefessiz bırakmıştı beni. Boğazımda hissettiğim kurulukla ayağa kalkmak istedim ama kemiklerim o kadar ağırlaşmıştı ki değil ayağa kalkmak, yatakta kendimi çeviremiyordum bile. Derin bir nefes almaya çalıştım ama sanki yaz sıcağına yakalanmış gibi aldığım nefes bunaltmıştı beni. Üzerimde hissettiğim kırgınlıkla hasta olduğumu anlarken nasıl hasta olmayı başardığımı düşünüyordum.

Se Hun, Jong İn ve Tao'nun ziyaretleri geri de bıraktığım iki hafta boyunca sürmüştü. Çok cana yakın ve sevecen tiplerdi, beni aralarına almış ve küçük kız kardeşleri yerine koymuşlardı. Bana hayatımda hiç görmediğim sevgiyi göstermişlerdi ve onların yaptığı her sevgi gösterisinde biraz daha yenmiştim duygusallığımı.

Dünde onlarla beraberdim ve saçma bir sebepten su savaşı yapmışlardı ve beni de aralarında kurban etmişlerdi. Dün çok fazla ıslanmıştım, hasta olacağım tahmin etmiştim ama bu kadar kötü olacağını tahmin edememiştim.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin