1.7

539 73 16
                                    

Hayatımda bir çok utanç verici an yaşamıştım. Bazıları deli gibi ağlamamı sağlayacak türden utanmalardı. İlk bağıra çağıra ağlayarak yaşadığım utanç anı on yaşındayken annemin sokağın ortasında bana ağza alınmayacak şeyler söylemesi ve dövmesi sonucu olan utanmamdı. O utanç anını hiç unutmuyordum. Nasıl unutabilirdim ki? Hiçbir şey yapmamıştım, yine annemin çirkinim diye söylediği sözler ve çirkinliğimi kabul edemeyen bünyesi yüzünden dayak yemiştim. İlk defa dayak yemiştim ve bu sokağın ortasında, acıyan bakışlar eşliğinde olunca utancım daha da artmıştı. Sonra ise deli gibi ağlamıştım. Herkes canım yandığı için ağladığımı düşünmüştü ama ben canım yandığı için değil, çok fazla utandığım için ağlamıştım. Bir kaç defa daha annem yüzünden bu şekilde utançtan ağladığım olmuştu. Okulda da üst komşumuz olan Yoon Ri yüzünden bir kaç defa öyle ağlamıştım.

Şimdi ise Min Seok hyung'un söylediği sözler az önce yaşadığım utanç verici anlarla birleşmişti ve ben deli gibi utançtan ağlamaya başlamıştım. Yüzümü Jong Dae'nin göğsüne saklamıştım ve omuzlarım sarsıla sarsıla ağlamıştım. Yaşadığım utanç, utancın getirdiği ağlamamla birleşmişti ve ben daha çok ağlamıştım. Jong Dae'nin gözünde tam bir ağlak biriydim ve bu daha çok utanmamı sağlıyordu.

Ağlamam durduğunda Jong Dae ile tekrardan odaya girmiştik ve yatakta oturuyorduk. İçerde Min Seok hyung, Se Hun, Jong İn ve Tao vardı. Min Seok hyung ayaklarımın dibinde dizleri üzerinde duruyordu. Diğerleri de kapının eşiğinde duruyordu.

"Yu Jin,"dedi Min Seok hyung şevkat barındıran bir ses tonuyla. "Seni üzecek bir şey mi yaptım?"

Duygularımın iç içe girdiğini hissediyordum. Şuan ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum ve aptal gibi herşeyden utanıyordum.

"Hayır hyung, beni üzecek birşey yapmadın."

"O halde neden ağlıyorsun?" Ellerini dizlerime koyduktan sonra yumuşakça okşadı. Sanki çocuğunu seven bir anne gibiydi ve bu canımı yakmıştı. Bu zamana kadar annem asla böyle birşey yapmamıştı. Bu duyguları bana başkaları yaşatıyor olmasından dolayı annemden nefret etmek istiyordum. Ama insanlardan nefret edemediğim için ondan da nefret edemiyordum.

Tam konuşacağım sırada arkadan ses gelmişti. "Yoksa çocuğu olmayacağı için mi ağlıyor?"dedi Tao. Utancımdan gözlerim tekrardan dolmuştu. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum.

"Tao,"dedi Jong Dae oturduğumuzdan beri ilk defa ağzını açarken. "Defolun buradan," Sinirle söylediği sözler üzerine hepsi birden odayı terk etmişti. Şimdi odada ben, Jong Dae ve Min Seok hyung kalmıştık.

"Yu Jin,"dedi Min Seok hyung. "Az önce dediklerim yüzünden mi? Bir süre amca olmasam da olur," Espiri ile söylediği sözler üzerine utancım katlanarak çoğalmıştı.

"Hyung, utandırmasana," Sesimin fazlasıyla yüksek çıkmasına engel olamayarak başımı tekrardan Jong Dae'nin göğsüne sakladım. Utançtan dolayı tekrardan ağlayacağıma kanaat getirdiğimde kollarım ile Jong Dae'nin belini olabildiğince sıkıyordum.

"Hyung,"dedi Jong Dae uyaran ses tonu ile. "Lütfen,"

"Tamam, tamam." Başımın üstünde el hissettiğimde donup kalmıştım, saçlarım okşandığında ne hissedeceğimi bilemedim. Bütün duygularım karman çorman olmuştu. "Özür dilerim, utandırmak istemedim."dedi Min Seok hyung, ayağa kalktığını hissederken. Bir kaç saniye sonra kapı açılıp kapandığında gittiğini anladım.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin