3.0 Final

553 46 46
                                    

Bölümü Chen-love world ile okuyun

°•°•°•

Ömrü hayatımda mutlu olduğum anlar bir elin parmak sayısını asla geçmemiştir. Küçüklüğümden beri herkesin dilinde olan, yaşadığı ve bunu göstermekten çekinmediği mutluluğun nasıl bir şey olduğunu hep merak etmiştim. Mutluluk terimi o kadar uzaktı ki bana asla onu yaşayamayacağımı, mutlu olamayacağımı sanıyordum.

Annem, benim mutsuz olmam için elinden gelen her şeyi yapardı. Ben onu varlığımla mutsuz ederken; O, hem davranışlarıyla, hem de sözleriyle beni mutsuz ederdi.

Buna o kadar alışmıştım ki şuan yaşadığım mutluluk benim için çok ulaşılmazdı. Hayır, şuan mutluluk verici bir an yaşamıyordum; sadece Jong Dae hayatıma girdiğinden beri değişen olayları gözden geçiriyordum. Benim için yaptıkları, bir annenin evladına yapamadığı şeylerdi. Annemden ya da babamdan görmediğim sevgiyi, şevkati başka kollarda bulmak benim için her ne kadar kötü olsa da alışmıştım. Sevgi ve şevkat kolay şeylerdi; bir insana sevgi göstermek, şevkatini ondan esirgememek zor değildi. Ama bu zamanda kimse kimseye ne sevgisini verirdi, ne de şevkat gösterirdi. İnsanlar bencilce davranırdı, keyiflerine göre hareket ederdi ve asla karşısında bulunan insanın kırılacağını ya da üzüleceğini düşünmezdi.

Şimdi yapacağım şey biraz bencilceydi. Bunu kabul edebilirdim. Ama daha fazla dayanabileceğimi, kafamda bulunan sesi susturabileceğimi ya da Jong Dae'nin sevgisi sonsuza kadar beni ayakta tutabileceğini sanmıyordum.

Kafamın içinde hiç susmayan, hep benimle olan ve içten içe beni mutsuz eden sesi dinlememek, benim için her zaman zordu. Şuan o sesin memnun bir şekilde olduğunu bilmek, içten içe beni güçsüz kılıyordu.

Kendi evimdeydim, birazdan Jong Dae gelecekti ve ben onu güler yüzle karşılayacaktım. Son kez gülümseyecektim, buna ikimizinde ihtiyacı vardı; buna emindim.

Son kez, Jong Dae için dürüst olmak istedim. O'na her ne kadar kendimden çok söz etmesem de biliyordum; O görüyordu, demek istediklerimi, diyemediklerimi, sustuklarımı. Her şeyi biliyordu. Bunu neden yaptığımı, nasıl ihtiyacım olduğunu da.

Elim, titremesine engel olamadığım bir titreyişle tükenmez kalemi kavradı, önümde bulunan boş sayfaya bir müddet boş gözlerle süzdüm ve kalemin boş sayfa üzerinde hareket etmesini sağladım.

Jong Dae;

Bunu neden yaptığımı, ya da nasıl ihtiyacım olduğunu biliyorsun, bunları sana anlatmaya gerek görmüyorum. Bu sana yazacağım ilk ve son satırlarım. O yüzden biraz özenli olmak istiyorum; bunun için seni üzecek şeyler konuşmak istemiyorum.

Neredeyse 8 ay oldu, belki daha fazla. Bilmiyorum, benim tarihlerle aram iyi değildir, hiç bir zaman özel bir zamanın tarihini hatırlamam ya da önemsemem. Önemseyeceğim kimsem yok hayatta, belki de o yüzden önemsemiyordum. Anne ve babamdan görmediğim sevgiyi, şevkati bana verdin, bunun için çok müteşekkirim. Ama beni anlıyorsun değil mi? Daha fazla dayanamayacağımı, içten içe çöktüğümü ve nasıl zorlandığımı? Beni suçlama. Lütfen. Kendini de suçlama, sen sadece olacak olan bir şeyi erteledin; bunun olacağını her ikimizde biliyorduk, bu kaçınılmaz sonumdu. Hayatıma bu kadar girmen, benim için beklenmedikti ama teşekkür ederim.

22 yıllık hayatımda yaşamadığım mutluluğu verdin, bir aile verdin bana. Hepinizi çok seviyorum. Kelimelerim tükeniyor, ne diyeceğimi bilmiyorum ama sen beni anlıyorsun, beni hep anladın. Konuşmadığımda, sustuğumda ve sadece küçük bir bakışımda bile. Her şey için ayrı ayrı minnettar hissediyorum kendimi. Minnetimi kabul et lütfen. Senin için hiçbir şey yapmadım, bunun için üzgünüm. Ama ben birini nasıl mutlu etmem gerektiğini ya da ne yaparsam karşımdaki mutlu olur bilmiyorum ki? Kimse öğretmedi bana. Hep kendim yürüdüm yollarda, kimsem yoktu, yalnızdım. Bu yüzden beni mazur gör. Kendini üzmeni ya da beni bu kararımdan vazgeçirebileceğini düşünme. Çünkü, yapamazdın. Ne sen yapabilirdin, ne de ben yapabilirdim. Özür dilerim.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin