0.1

1K 97 22
                                    

Aynadan son kez üzerime baktım ve güzel olduğuma kanaat getirip güzel bir gülümseme eşliğinde yaşadığım daireden dışarıya çıktım. Hayat çok boktan olmasına nazaran yaşamayı becerenlere güzeldi. Ben hayatı yaşamayı becerememiştim, ölmeyide becerememiştim ama olsun. En azından yaşamamı gerektirecek bir uğraş bulmuştum.

İki gün önce intihar etmek üzereydim, ta ki siyahlar içindeki beyaz önlüklü kurtarıcım beni kurtarana kadar. Fikirlerim hiçbir zaman sabit kalmazdı, bir an başka düşünürken, bir an bambaşka şeyler düşünebiliyordum. Bu huyumdan dolayı da başka insanlar fikirlerimi değiştirmeme neden olabiliyordu, o gün olduğu gibi. O gün tek istediğim ölmekken, şuan istediğim siyahlar içindeki beyaz önlüklü yabancının yanında veya yakınında olmaktı; bu yüzden tekrardan hastaneye gidiyordum.

Yoldan geçen bir taksiyi durdurup hastanenin adını verdim. Bir an önce oraya gitmek ve tekrardan O'nu görmek istiyordum. Bu düşünce beni gülümsetmişti. Kısa bir araba yolculuğundan sonra taksi hastanenin yakınında durdu ve ücreti ödedikten sonra hızlıca taksiden inip hastaneye girdim. O'nun kim olduğunu ya da hangi bölümde doktorluk yaptığını bilmediğimden ne yapacağımı bilemedim ve bir kaç defa etrafımda salak gibi döndüm.

Sonunda kendimi dizginleyip aklıma gelen fikirle hastanenin çatısına çıkmak için asansörlerin bulunduğu alana gittim. Asansörü çağırmak için yanında bulunan düğmeye bastım ve gelmesini beklemeye koyuldum. O'nu görecek olmamın heyecanıyla ellerim terlemişti, bu iğrenç rahatsızlık bazen sinir oluyordu ama elimde olan bir şey yoktu; ellerim çoğu zaman terliydi.

Asansörün gelmesiyle hemen kendimi içeriye attım ve heyecanla en üst katın sayısına bastım. Asansörde bir kaç hasta olduğunu tahmin ettiğim kişi ve iki tane doktor vardı. Konuşmayı sevdiğimden onlarla muhabbet etmek istedim lakin o kadar heycanlıydım ki yanlışlıkla ağzımdan yanlış bir sözün kaçacağına emin olduğumdan buna yeltenmiyordum. Kısa ama bana uzun gelen asansör yolculuğundan sonra acele ile asansörden çıktım ve çatıya çıkmak için yangın merdivenlerin oraya gittim. Çatıya tek gidiş yolu yangın merdivenleriydi, o yüzden o tarafa gittim.

Sonunda çatıya geldiğimde vakit kaybetmeden demir kapıyı itekledim ve içeriye girdim. Etrafıma bakınarak çatının her tarafına gittim ama burada yoktu. Omuzlarım yenilgi ile düştü, halbuki onu burada bulacağımı sanmıştım. Yavaş adımlarla iki gün önce intihar için çıktığım yere doğru yürüdüm, ellerimi betonun üzerine bırakıp aşşağıyı görmek için parmak uçlarımda yükseldim. Korkuluk biraz uzundu ve benim aşşağıyı güzel görmem için ayaklarımı kaldırmam şarttı. Bir süre aşşağıdaki insanlara baktım, hastane çok büyüktü ama insanları karınca gibi görmüyordum, daha çok kedi boyutundalardı.

Sıkıntı ile nefesimi dışarıya verdim ve korkuluğun üstünde olan ellerimi kendime çektim, muhtemelen gelmeyecekti buraya. Zaten burada bulacağımı düşünmem tam bir saçmalıktı. Biraz daha insanları izlemek için tekrar korkuluğa asıldım ve net görebilmek için parmak uçlarıma çıktım.

"Yine mi intihar etmeyi düşünüyorsun?"

Sesi duymamla birlikte kalbim güm güm atmaya başladı. Onun gelmesinin heyecanı mıydı yoksa bir anda sesini duyup korkmam mıydı bilmiyordum ama kalbimin bu denli sesli ve hızlı atması hoşuma gitmişti.

Ayaklarımı yere değdirip arkama döndüm. Üzerinde geçen gün ki gibi siyah elbiseler vardı. Siyah tişört ve siyah kot pantolon. Ayağında bu sefer siyah botlar vardı. Fazla uzun olmayan siyah saçları esen rüzgarla birlikte hafif bir şekilde dalgalandı ve ben o görüntüde takılıp kaldım. Bu adamın yaptığı herşey hafızamda kalıyordu ve bu beni mest ediyordu. İlahi bir güzelliğe sahipti.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin