0.5

611 76 4
                                    

Bakışlarımı tekrar ve tekrar ne işe yaradığını bile anlamadığım kaktüslere çevirdim. Bu odada oturmak bana zulüm gelirdi, ama bundan da vazgeçebildiğim söylenemezdi. Haftanın bir günü buraya gelmek; bu koltukta oturmak ve varlığına alıştığım kaktüslere göz gezdirmek yaptığım işlerden biriydi sadece. Bakışlarımı kaktüslerden alıp doktorum Kim Hae Ri'ye baktım, anlayışlık bir şekilde gülümsedi bana. Her ne kadar çocukluğumdan beri acı çekerek yaşıyorda olsam, bu acıları içine gömen kişilerden olmadım. Hep acılar paylaştıkça azalır, diyen kişilerden oldum. Bu yüzden her cuma burada oldum.

"Anladığım kadarıyla mutlusun?"diye sordu Hae Ri adlandıramadığım bir bakışla. Başımı belli belirsiz salladım.

"Evet, mutlu hissediyorum kendimi."

"Burada bir ama var diye seziyorum,"

Eğer doktorumda en sevdiğim özelliği söylemem istenirse ilk söyleyebileceğim şey; siz birşeyleri söylemesenizde anlaması. Bu özelliği hoşuma gidiyordu lakin bana çözüm üretebildiği söylenemezdi. Beni hep bir çıkmaza yönlendirirdi, bu yüzden doktorumu her ne kadar pek sevmesemde ondan başkasına gitmeyi hiç düşünmedim. Zaten aciz bir kişiliğe sahiptim, başka bir  doktora gidip beni böyle tanımasını istemiyordum.

"Aması bana kalsın,"

Anlayışla başını salladı. Bazen doktorumun başka bir evrenden geldiğini düşünürdüm. Her olaya anlayışla yaklaşırdı, onu çıldırttığım zamanlarda bile.

"Pekala, anlatacağın başka birşey yoksa sıradaki hastamı alacağım,"

Ona Jong Dae'den bahsetmek isteseyen tarafımı susturdum ve yok gibisinden başımı salladım. Ayağa kalkarak kapıya yaklaştığımda son kez doktoruma baktım.

"Biliyor musun doktor, mutluyum ama sonsuza kadar mutlu olmayacağım,"

Birşey söylemesini beklemeden kapı kulpunu aşşağıya indirdim ve kapıyı açıp dışarıya attım kendimi. Hızla asansörlerin olduğu yere gideceğim sırada iki kapı yanda olan Jong Dae'nin kapısı gözüme takıldı. Oraya doğru yürüyüp kapının önünde durdum. Derin bir nefes alarak elimi kapı kulpuna yönlendirdim. Dün ki olaydan sonra ona nasıl normal davranmam gerektiğini kendimle bir milyon kez tartışmıştım ama sonuç olarak nasıl davranacağımı kestirememiştim. Sonra da bunu umursamayıp akışına göre davranmakta karar kılmıştım. Tabii bu, kapının önüne gelene kadar aldığım bir karardı. Şuan normal davranmak çok mantıklı gelmemişti gözüme.

Kapı kulpunda olan elimi aşşağıya indirdim ama kapı açılmadı. Biraz zorlayarak açmaya çalıştım ama yine açılmadı. Ben saf saf kapıya bakarken arkamdan bir ses işittim.

"Doktor Kim burada değil efendim,"

Başımı kapıdan yana çekerek bana bakan kadına baktım. Benim yaşlarımda görünüyordu. Üzerinde doktor önlüğü yoktu, büyük ihtimal sekreterdi.

"Şey, ne zaman gelir peki?"

"Bugün onun izin günü, buraya gelmez. Eğer önemli ise geldiğinizi ona iletirim."

Omuzlarım yenilgi ile çöktü. Onu görmek istemiştim ama istediğim her zaman olduğu gibi gerçekleşmemişti.

"Hayır, teşekkür ederim. Ben daha sonra gelirim,"

"Nasıl isterseniz,"

Başımla selam verdikten sonra arkamı dönüp asansörlerin olduğu kısma yürüdüm. Halbuki onu görmeyi ummuştum. Göremeden gideceğim için üzülüyordum. Asansörlerin olduğu kısma geldikten sonra asansörü çağırma düğmesine basıp beklemeye koyuldum.

LİMERENCE / CHENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin