5.BÖLÜM "Cırcır Böceği?"

450 45 23
                                    

Keyifli okumalar...

Yatağından göründüğü kadarıyla pencereye vuran kar tanelerini izliyordu. Uyandığından beri yaptığı tek şey buydu aslında. O küçük kar taneleri, sanki cama değil de kendi hayatına düşüyorlardı.

Kendini bildiğinden bu yana,her şeyi mahvetmek hissi peşini bir an olsun bırakmıyordu. Bir gölge misali, çocukluğu boyunca her an ardından gelip nefesini ensesinde hissettirmişti. Daha küçücük bir çocukken ve hala ailesinin kendisine döneceğine inanırken, hayatta kalmak daha kolaydı genç kız için. Ya da bir şeyler için umut etmek...

Büyüyünce ve her şeyi kavramaya başladıktan sonra gerçekler birer birer gün üstüne bırakıyordu kendini. Yıllar geçerken, artık geleceklerine değil de gitmelerin sebebi kendisiymiş gibi hissetmeye başlamıştı. Bunu hissetmeye o kadar alışmıştı ki, tüm bu yaşadıkları hak ettiği bir cezanın bedeli gibi geliyordu artık ona. Ne zaman biteceğini bilmediği cezanın, en ağır bedeli...

Dalgınca dışarıyı izlemeye devam ederken yatağın çökmesiyle ürpererek başını hızla oraya çevirdi.

"Uyandırmak için gelmiştim, ama sen çoktan uyanmışsın bile." Zeynep hanımın gülümseyerek söylediklerine düz bir ifadeyle cevap verdi.

"Erken kalkmaya alışkınım. Yurtta kaldığım zamanlardan bir alışkanlık."

Buraya geldiğinden beri kendisini tebessüm etmek ve yalandan gülümsemeler için o kadar çok zorlamıştı ki artık bir tiyatro sahnesinde gösteri sergiliyormuş hissine kapılmaya başlamıştı. Bu da dün gece sabaha kadar düşündüğü şeylerden birisiydi işte. Ve hayatına dair aldığı kararlara bir yenisini daha eklemişti. En birinci altın kural: Gerçek bir ağlama, sahte bir gülümsemeden her zaman daha değerlidir.

Zeynep Hanım anlayışla başını sallayıp genç kızın saçlarını okşamak için uzandı. Temkinli hareketlerinden anlaşılan o ki, Nefes'in verebileceği ters tepkilere karşı daha epeyce bir süre tedirgin olacağa benziyordu.

"Bacağın nasıl canım? Kendini iyi hissediyor musun?" Beklentili bakışlarını genç kıza dikerken endişeli ve ilgili görünüyordu. Nefes'te her ne kadar bu ilginin farkında olsa da, duygularını yönetmekte pek de iyi sayılmazdı. Bu ilgiye karşı hala ilk günkü gibi bocalamasada, tam bir denge sağladığı da söylenemezdi. Kendini birilerine açmak her zaman yaptığı bir şey değildi. Hiçbir zaman olmamıştı. Ama gerçekten çabalıyordu.

"Üç gün oldu Zeynep Hanım. Gerçekten iyiyim ve çok iyi hissediyorum. Endişelenmenize gerek kalmadı. Rahatlayın artık biraz." Zeynep Hanım kızgınca bakıp;

"Şu 'Zeynep Hanım' konusunu hallettik sanıyordum?" diye kısa bir serzenişte bulundu. Hemen sonra devam etti konuşmasına.

" Zaten doğru düzgün bir şey anlatmadın. Bir geldin her yerin sargı, bere içinde. En azından beni arasaydın hastanedeyken. Ne kadar endişelendim haberin var mı?"

Doğruyu söylüyordu. Yiğit'te her ne kadar belli etmemeye çalışsa da kendisini sorumlu tutuyordu bu olaydan. Onun tek başına, bilmediği bir yerde yalnız kalmasına izin verdiği için tüm suçu kendi omuzlarına yüklemişti. Şimdi ise kendisini Nefes'in abisi ilan etmiş, ne kadar genç kız onun suçu olmadığını anlatmaya çalışsa da pek işe yaramamıştı.

Genç kız çekingence bakışlarını karşısında cevap bekleyen kadına çevirip dudaklarını içeriye kıvırdı. Haklıydı ne söylerse, çok sorumsuz davranmıştı elinde olmayan nedenlerden dolayı olsa da. Artık bu aile kurallarına ve yeni yaşamına alışmaya başlasa iyi olacaktı.

Karlar Erimeden Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin