1.BÖLÜM "küçük kırlangıç"

1.3K 103 130
                                    

  Keyifli okumalar...

  Kısa bir yolculuğun ardından taksi yurdun önünde durduğunda, yolculuk boyunca kendine verdiği bütün sözleri bir kenara atıp mektubu okumaya karar vermişti. Kaybedecek hiçbir şeyim yok demekten kendini alamıyordu. Bir bakıma öyleydi de. Mektubu öğrendiğinden beri "içinde ailemle ilgili bir şeyler yazıyor olabilir" diye umutlanacak kadar aciz biri olduğunu kabul edeli epeyce olmuştu.

   Tuhaf gelebilir ama onlardan her ne kadar nefret ediyor olsa da içinde bir yerlerde onları görmek isteyen bir yanı hep ağır basıyordu. Onlara 'ailem' demek ne kadar doğru diye düşündüğü ,düşündükçe kaybolduğu büyük muharebeler atlatmıştı. Belki de atlatamamıştı.

    Kendini bildi bileli yanında hep onlar vardı. Anneannesi ve dedesi. Onlara da pek insan canlısı davrandığı söylenemezdi. Daha küçük bir kız olduğu zamanlarda çok kez sormuştu ailesini. Her sorduğunda ya konu değiştirilir ya da "mantıklı bir açıklamaları vardı" der kestirip atarlardı. Sonra zamanla sorularda kayboldu, cevaplarda. Geriye kalan büyük bir bilinmezlik ve küçük bir kız çocuğunun tutunmayı bırakmadan önce tırnaklarında kalan kırık cam parçalarıydı.

    Yurdun girişindeki merdivenleri koşar adımlarla çıkarken fazla acele ediyordu. Aklındaki tek şey stresten terleyen ellerindeki mektubu bir an önce okumaktı. İkinci kattaki yatakhanelerin olduğu bölüme geldiğinde kimseyle karşılaşmadığı için sevinmişti. Meraklı bakışlar şu anda istediği en son şey bile değildi. Odanın en köşesindeki, camın kenarında olan yatağına ilerlerken çoktan nefesleri hızlanmaya başlamıştı bile.

    Elinde büyük işkencelere maruz kalan mektubun bulunduğu zarfı yatağın üzerine gelişi güzel koyup montunu çıkarttı. Montu yatağın herhangi bir köşesinde attıktan sonra yatağa yerleşip mektubu tekrar ellerine aldı. Okumak için hazır olmaya çalışıyordu. Kendini rahatlatmak için içinden defalarca tekrarladı "En fazla ne olabilir ki?" Rahatlama terapisinin bir işe yaramayacağını anladığında mektubu elinde çevirip son kez derin bir nefes alıp zarfı açtı. Ve "En fazla ne olabilir ki?" tezini paramparça eden o cümleleri okumaya başladı.

Nefes ,benim küçük kırlangıcım. Burayı okurken suratının halini ve dişlerini sıktığını görür gibiyim. Şimdi dişlerini rahat bırak ve okumaya devam et. Sana böyle seslenmemden nefret ederdin. Diğer her şeyden de ettiğin gibi.

Sana baktığımda gördüğüm şey hiçbir zaman değişmedi. Sen hep yalnız, savunmasız bir çocuktun. Şu anda da öylesin. Yanına yaklaşmamıza izin vermeyerek kendini koruduğunu zannediyordun.Sözlerin her ne kadar öfkeni dile getirse de,o koca mavi gözlerin yardım dinleniyordu hep.

Annen ve baban yanında olmadığı için her şeye karşı büyük bir öfke duyuyordun, böylece kendini savunuyordun.Ama biliyor musun? Bu hiçbir işe yaramayacak. Kırılacaksın, incineceksin,çok üzüleceksin. Ama bunlarla birlikte de büyüyecek ve çok mutlu olacaksın. Hayata bir şans vermek zorundasın Nefes. Biliyorum anne ve babana duyduğun öfkeyi içinde taşımak sana ağır geliyor, ama bunu yenmelisin artık.

Karlar Erimeden Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin