5. Bölüm: Yaşama Döndüren Dudaklar

23 11 0
                                    

"Açelya." diye fısıldadım titreyen sesimle. Beklemediğim bir anda parmaklarını boynuma yapıştırdı ve boğazımı sıkmaya başladı. Ciğerlerim oksijen için yalvarıyordu.

"Seni şuracıkta gebertebilirim." Nefes almak için çırpınıyordu bedenim.

"O incecik boynunu gövdenden ayırabilirim." Ellerimi ellerinin üzerine koyup boğazımdaki ellerini gevşetmeye çalıştım.

"Ellerimin arasında can vermeni zevkle izleyebilirim." Gözlerim kararıyordu. Çırpınacak enerjim kalmamıştı.

Ölecektim. Sonunda saçlarıma bir açelya koyup gidecekti. Çünkü o bir Açelya Katiliydi.

Pes ettim.

Karanlığa yenildim.

Ve bilincim tamamen dış dünyaya kapandı.

¤

Ciğerlerime dolan nefesle gözlerimi araladım. Dudaklarımın üstündeki ıslak dudaklar yaşam kaynağımdı. Nefessiz kaldığım anın acısını çıkartırcasına derin derin nefesler depoladım ciğerlerime. Dudakların sahibi nefes aldığımı fark edince geri çekildi. Görüşüm netleştiğinde ise siyah gözlerle tekrar karşı karşıyaydım. Her gözlerimi açtığımda onun siyahlarını görüyordum.

O adam, benim katilimdi. Onun gözleri ölüm, bakışları yaşamdı.

O adam, bana hem ölümü hem yaşamı vaad ediyordu. Ölümü de yaşamı da onun ellerinden tatmıştım.

O adam; beni elleriyle öldürmüş, dudaklarıyla yaşama döndürmüştü. Kana kana içmiştim dudaklarını.

Ve gitti.

Katilim beni orada öylece bırakıp gitti. Bense düşüncelerimle, asla cevap bulamadığım sorularla başbaşaydım.

Neden bu lanet yerdeydim?

Neden hala uyanmamıştım?

Neden ölmeme izin vermemişti?

Sadece kafamdan uydurduğum bir kurgu nasıl gerçek olabilirdi?

Sırtımı yasladığım soğuk duvarda tüm bu düşüncelerden yorulup uyuyakaldım.

¤

Karnımdan gelen isyan çağrısıyla gözlerimi araladım. Acıkmıştım. Bütün gece duvara yaslandığım için tüm kemiklerim sızlıyordu. Karnım gurulduyordu. Gözlerimi ovuşturarak etrafıma bakındım.

Karşımda oturan katili görmemle uykum birden açıldı. Sahi ismi neydi? Adını bile bilmiyordum. Sadece katildi benim için. Siyahlarını üzerime dikmiş beni izliyordu. Düşünceliydi. Kafasının içindekileri görmek için o çok sevdiğim kırmızı spor arabamı bile verirdim.

"Acıktım." dedim benden çıktığını sonradan fark ettiğim güçsüz sesimle.

"Duydum." dedi. Benim aksime o kendinden emindi.

Ne söylediğini birkaç saniye sonra fark ettim. Karnımın gurultusunu duymuştu. Utanç verici. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Sus deyince susmazdı ya.

"Bir şeyler yiyebilir miyim?" diye sordum en kibar sesimle. Vereceği cevap tahminen şunlardan biriydi.

Hayır. Yiyemezsin.

Hayır. Açlıktan ölmene karar verdim.

Hayır. Karın gurultunu dinlemekten zevk alıyorum.

"Tabii ki yiyebilirsin."

Pardon?

Sesin ondan geldiğine inanmayarak gözlerimi yerden kaldırıp siyahlarına baktım dikkatle. Suratında dalga geçtiğine dair bir işaret aradım ama yoktu.

"Sorularıma cevap verirsen." diye ekledi. Tabii ki karşılık beklemeden karnımı doyuracak hali yoktu. Ne sanmıştım?

Şu an gurur yapıp teklifini kabul etmeyecek kadar da salak değildim. Açlıktan ölmeye hiç niyetim yoktu. Kafamı salladım gözlerim gözlerindeyken. Sessizce imzalanmış bir sözleşmeydi bakışlarımız.

"Neden açelya dedin?" Beklemediğim anda beklemediğim soruyu sormuştu.

"Ben Açelya'yım çünkü."

Yüzünde anladığına dair bir ifade göremiyordum. Neden ismimin açelya olabileceği hiç aklına gelmiyordu?

"İsmim," dedim açıklama gereği duyarak. "Açelya."

Yutkundu. Adem elması ilk defa o anda yakalanmıştı gözlerime.

Öyle bir bakışı vardı ki bana. Kelimelerle anlatmaya çalışmak bakışlarını küçümsemek olurdu yalnızca.

Açelya Katili'nin karşısında, ilk defa gerçek bir Açelya duruyordu.

Açelya KatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin