Katilimin nefesi ensemdeydi. Kolları arasında kapana sıkışmışken ona doğru döndüm. Yüzlerimiz hiç olmadığı kadar yakındı. Dudaklarına bir nefes, tenine bir ten uzaktım.
Ve öptüm onu.
Dudaklarını kana kana içtim.
Tenini tenime mühürledim.
Dudakları değdi dudaklarıma, nefesi değdi nefesime.
Suratındaki ifadesizliğin yerini bariz bir şaşkınlık aldı. Bu sefer gizlemekte oldukça başarısızdı.
Dudaklarım dudaklarının arasında eriyordu. Ellerinin belime dolandığını hissettim. Öpüşüme karşılık veriyordu. Alt dudağımı kavradı, midem burkuldu. Üst dudağını hapsettim dudaklarımın arasına, emdim yavaşça. Tadı tadıma karıştı, teni tenime.
Şu an kendimiz olduğumuz tek andı. Ben bir kadındım, o da bir erkekti. Ben bir kurban değildim, o da bir katil değildi.
Islaklığı ağzıma bulaşırken aldığı zevki ağzıma döktü inleyerek. Kendini iyice bana yaslarak dişlerini geçirdi dudağıma.
Ve bıçağı göğsüne sapladım.
Dudakları ayrıldı dudaklarımdan.
Teni uzaklaştı tenimden.
Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Siyah tişörtünü ıslatan sıvıya takılı kalmıştı gözlerim. Kanatmıştım onu. Katilim beni kanatmadan ben onu kanatmıştım.
Bayılmasını veya yere yığılmasını bekliyordum. En azından canının acıdığına dair bir hareket yapmasını... Beklemediğim şey ise göğsüne sapladığım bıçağı tek bir hamlede çekip çıkartmasıydı.
Gözlerim şaşkınlıkla irileşmiş, dehşetle kana bulanmış bıçağa bakarken vücudumu 180 derece döndürüp kendi vücuduna yasladı. Ve ben daha ne olduğunu anlamadan bıçak benim boğazıma dayanmıştı.
Sert göğsüne yaslanmış ve vücudundaki her bir kıvrımı hissediyordum. Sadece beni öldüreceği zamanlarda bu kadar yakınlaşıyorduk. Normalde olsa bu düşünceme gülebilirdim ancak boğazımdaki bıçak buna engel oluyordu.
Bugün öğrendiğim en yararlı şey, bir katile bıçak çekmemem gerektiğiydi. Hiç mi canın acımaz be adam? Ben o bıçağı saplamak için ayaküstü ne taklalar atmıştım.
"Konuş." dedi. Sesi herzamankinden daha ürkütücüydü. "Kimsin sen?"
Neden hergün bu soruyla karşı karşıya kalıyordum?
Kendi kanına bulanmış bıçağı biraz daha bastırdı. Boynumdan aşağıya süzülen sıvı acıyı da beraberinde getirdi. Bir gün içerisinde birçok kez ölümle burun buruna geliyordum.
"Tamam." dedim. "Anlatacağım." Bir katille oyun oynayamacak kadar güçsüzdüm.
Bıçağı yavaşça çekti boğazımdan. Bıçakla beraber vücudunun sıcaklığı da uzaklaştı. Kanı sırtıma bulaşmıştı. Onun kanına bulanmıştım. Oysa göğsünde bir delik olduğundan habersiz gibiydi.
Sanki az önce bıçağı boğazıma dayamamış gibi sakince bar taburelerinden birine oturdu. Sanki az önce bıçağı ona saplamamışım gibi karşısına geçip oturdum. Boynumdan akan birkaç damla kanı umursamadan gözlerimi siyahlarıyla buluşturdum.
"Ben bir yazarım." dedim. En kolay böyle açıklayabilirdim durumu. Devam etmemi istercesine bir baş hareketi yaptı. Göğsünde açtığım yaraya bakmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Bir kitap yazıyorum, bir gerilim kitabı."
Durdum. Derin bir nefesle ödüllendirdim ciğerlerimi. Bundan sonrası için ihtiyacım olacaktı.
"Kitabın ana karakteri bir katil." dedim. Verdiği tepkileri kaçırmamak için gözlerimi keskin hatlı suratından ayırmıyordum. Ancak ne düşündüğünü anlamak imkansızdı.
"Ve o katil sensin."
![](https://img.wattpad.com/cover/159264099-288-k992656.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya Katili
FantasiBu bir yazarın hikayesi. Kendi yazdığı hikayeye hapsolan bir kızın hikayesi. Kurbanını öldüremeyen bir katilin hikayesi. Kendi elleriyle yarattığı katilin kurbanı olan bir kızın hikayesi.