0.7

1.2K 90 57
                                    

Ne yaptığınız hakkında hiçbir bilginiz olmayan zamanlar vardır ya hani . İşte o anlardan birindeydim . Aklıma gelen geçmişle tekrardan sarsıldım . Keşke dedim bir iki ay sonra geri çıkıp her şeyi yanlış anladın diyebilse . 

Olmazdı . Diyemezdi . Düğün gününe iki ya da üç gün kalmıştı . Evimden çıkmıyordum . Arada Hoseoklar geliyordu . Sanki kendime bir şey yapıp yapmadığımı öğrenmek için geliyorlardı . Kapıyı sanki alacaklı gibi çalıyor bir kahve içip gidiyorlardı . Telaş içindeydiler . Bir yandan kardeşlerinin düğünü vardı . Bir yandan kardeşlerinin ortaya bıraktığı kız . 

Hamile olduğumu söylememiştim . Söylemek istememiştim ya da o gücü bulamamıştım bilmiyordum . Kendime sorsam bile çok zordu cevaplamam bu soruyu . Kendime o kadar çok soru soruyordum ki bu kadar soru ne zaman düşüncelerime girdi diyordum . En üzücüsü ise bu sorularımın hepsi bende cevapsızdı . Bütün cevap şıklarım bir boşluğa çıkarken beni de arkalarından sürüklüyorlardı . 

O gün dediklerimden sonra Hyung Sik gitmişti . Hiçbir şey demeden , yüzünde bir mimik bile kıpırdamadan . Onun yanında tutmaya çalıştığım ama akan gözyaşlarım artmıştı . Salaktım . Ne kadar kağıtların üzerinde zeki olsamda hayata gelince salaktım . Elimde olmayan bir şey miydi bilmiyordum . 

Aslında baktığımda küçüklüğümden beri mutluluğum kısıtlıydı . Bu durum sadece bu zamana ait değildi (  yazar ilk kitaba değinmeye çalışırsa ortaya nasıl bir rezillik çıkar vol bilmem kaç )  Benim ait olduğum yer mutluluk değildi .  

Benim ait olduğum yer mutsuzluktu . 

Her mutlu olduğum vakit beni biraz daha mutsuzluğun içine çekiyordu . 

Daha sert 

Daha acı verici bir şekilde 

Hastaneden bir hafta müddetle izin almıştım . Bebeğin için izin veriyoruz demişlerdi .

Bebeğim . Benim bebeğim ve belki de babası olmadan büyüyecek bebeğim . 

Jungkook'a geri gidemezdim . Hiçbir şey dememiş ağzımı açmamış olsam bile gidemezdim . Gururdu işte . Lanet olasıca kadınlık gururu . Yoksa umutsuzluk mu demeliydim ? Ona gidersem beni tekrar bırakıp başka birine gitme korkusumu demeliydim . Hepsini geçtiğimde ben artık Jeon Jungkook ile ilerleyemezdim . Bizim yolumuza bir ayrım çıkmış ve o benim yanımdan geleceğine diğer tarafa ilerlemişti . 

Birden çalan kapım ve mesaj gelen telefonum ile düşünceler içinde nasıl tuttuğumu bilmediğim kahvem yere düşerken sakindim . Telaşa gerek yoktu . Bana mesaj atacak kişi sayısı azdı . Kapımı sakince çalacak kişi sayısı yoktu . Yerden bardağı kaldırarak dökülen kahveyi temizledikten sonra kapının çalmamasıyla tekrar yerime oturup telefonumu elime aldım . 

" Kapıyı açar mısınız Bayan Park ? " 

" Belki işiniz vardır diye bir kere daha çalmadım . Lütfen kapının önündeki eşyalarla salı akşamı saat yedi de evinizin aşağısında olun . Sizi bizzat alacağım . " 

**************

Elimde ki tek fırsat oydu belki de . Fazla bir seçenek yoktu elimde zaten . Belki soruyu ona sormasam başka seçeneklerim olabilirdi . O an tek yapmak istediğimdi ve yapmıştım . Ne olacaksa olacaktı ve ben bundan pişmanlık duymayacaktım . İlk kez akışına bırakmıştım ve öyle devam edecektim . 

Üzerimde ki beyaz abiye ile makyajıma baktım . Güzeldim . Yüzümde bu haftada ki çöküşümle ilgili bütün kızarıklıkları kapatmıştım . Saat yediye yaklaşırken elimde olmadan içimde büyüyen heyecan ile abiyenin üzerine beyaz kumaş bir ceket geçirmiştim . 

THE END ( MARRY ME ? 2 . KİTABI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin