4.3

5K 324 41
                                    

Bomboş hissediyordum.

Çaresiz, bitmiş.

İçten içe ölüyor gibiydim.

Bir şekilde, her şeyi erteleyip kendi köşeme çekilmek istiyordum.

Herkesi bir köşeye itip, kendimi yalnızlığa boğmak istiyordum.

Yapamıyordum.

Hiçbir şey yapamıyordum.

Yemek yemek istemiyor, suya bile ihtiyaç duymuyordum.

Ağlamıyordum bile.

Dış kapının çalması ile, kendime geldim.

Evde kimse yoktu. Annem durumumu fark edip, evde kalmamı söylemişti.

Çalışıyordu, ayıracak zamanı yoktu.

Vefa ise okula gidiyordu.

Merdivenlerden indim ve kapının önüne doğru ilerledim.

Kapıyı açtığım anda, kapatmayı o kadar çok istedim ki.

Ellerim titredi, gözlerim doldu.

Sekiz yıldır görmediğim, baba denilen o adam karşımdaydı.

En son, bir kafede bir kadının elini tutarken gördüğüm o adam.

Kapıyı kapatamadım, zihnimde ki anıları kapatamadığım gibi.

Ellerim titredi, kalbim gibi.

"Annem evde yok, gelme bir daha." dedim ve kapıyı kapatacakken ayağını koydu araya.

Israrla ittirdim kapıyı. Ama kolayca açtı ve içeri girdi.

"Çık!" diye bağırdım.

"Konuşacağız." dedi sakince. O kadar sakin davranıyordu ki, anlam veremiyordum.

"Çık dışarı!" diye bağırdım tekrardan onu göğsünden ittirirken.

"Saçlarını boyatmışsın." diye mırıldandı ve elini kaldırdı. Saçıma uzanacakken, elini tuttum.

"Sen benim saçıma dokunamazsın, yıllar önce kaybettin bu hakkı." diye sinirle soludum.

Yavaşça gözlerini kapattı, birkaç saniye öylece durdu.

"Yapma böyle." diye konuştu en sonunda.

"Neyi yapmayayım? Sen kimsin ki?" diye sordum sinirle.

"Babanım." dediğinde, sinirden kahkaha attım.

"Babalar nasıl oluyor biliyor musun? Çocuklarının yanında oluyorlar, onları bırakmıyorlar. Sizin gibiler, baba sayılmıyorsunuz."

"Hiçbir şey bilmiyorsun." dedi.

Hiçbir şey bilmiyorum, bizi bırakman haricinde.

"Neyi biliyorum biliyor musun? Senden nefret ediyorum, gerçekten. Kardeşime iyi biriymişsin gibi anlatmama rağmen, onun senin ne bok olduğunu anladığında o öyle biri değil diyemediğim için de, bizi bırakıp gittiğini hatırladığım için de senden nefret ediyorum!" diye bağırdım.

İşaret parmağımı şakağıma yasladım.

"Sen terk ettiğinde, burası bir bir kayıt etti her şeyi. Nasıl mutlu olduğunu, nasıl terk ettiğini. Hepsi burada." diye gözlerinin içine baktım.

"Küçükken kafayı yedim, acaba bir şey mi yaptım? Benim yüzümden mi gitti? Kalbini mi kırdım?"

"Mecburdum."

"Sen o kapıdan çıkarken, mutluydun. Başka bir kadının elini tutarken de mutluydun. Biz umrunda değildik. Hâlâ neye mecburdum diyorsun? Annem seni kabullenmedi mi? Ne yetmedi ne!" diye bağırdım.

"Defol git, istemiyorum seni bu evde." dedim kapıyı göstererek.

"Verda, annen hamile." diye bağırdı merdivene adım attığım anda. Kaşlarım çatıldı, yalan söylüyordu.

"Güzel yalan." dedim sırıtarak.

"Benim çocuğuma annen hamile Verda, bunu değiştiremeyeceksin." dediğinde, hâlâ yalan söylediğini düşünüyordum.

"Sen gerçekten iğrenç bir yalancısın." dediğimde, cebinden bir zarf çıkardı ve olduğum yere doğru fırlattı.

Elime alıp açtığımda, önce annemin adını sonra da sonucu görmüştüm.

Pozitif.

*Neden böyle şeyler yapıyorum bilmiyorum, sadece bir şeyler kuruyorum kafamda off.

gök|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin