Mışıl mışıl uyuyordu.
Parmaklarımı usulca yanağında gezdirdim. Uyandığı zaman kaldığımız yerden birbirimizi kırıp dökmeye devam edecek olmamız muhtemeldi, bunun olmasını istemiyordum. Sadece kollarımın arasında daha fazla kalsa olmaz mıydı?
Ona ne zaman bu denli kapıldığımı,onsuz nefes alamayacak kadar aşık olduğumu bilmiyordum. Hoş,artık bir şeyleri bilme görevini yerine getiren uzuvlarım,işlevini yitirmişti. Kafamın içindeki düşünceler,lanet olası fikirler patlayacakmış gibi ağrıtıyordu başımı. Yanağımı yastığa bastırıp, onu izlemeye devam ettim. Dudakları aşağıya sarkmış,kirpikleri yanağını örtüyordu. Tıpkı küçük bir çocuk gibi.
''Seni çok seviyorum.'' diye fısıldadım parmaklarımı saçlarına doğru usulca çıkartırken. Bir insanın tüm kötü anılarınızın mimarı olması,onları temiz ve güzel anılara çeviremeyeceğini göstermezdi değil mi? Zayn bunu başarıyordu. Onunla bir dakika yan yana kalmaya katlanamayan ben artık onun kollarında yaşlanabilirdim.
Kıpırdandı ve bir kaç anlamsız kelime mırıldanarak başını,sanki sevmemi istiyormuş gibi bana daha fazla yaklaştırdı. Ona dokunamadım. Ellerimi ondan uzaklaştırıp,buruk bir gülümseme eşliğinde doğrulduğum esnada,sesi kulaklarımı doldurdu.
''Saçlarımı sev.'' gözlerini açmadan beni gafil avladığında ne yapacağımı bilemedim ''Lütfen.''
Ne zaman uyandığını bilmiyordum ama isteği beni daha fazla şaşırtmıştı. Çekingen bir tavırla parmaklarımı saçlarında gezdirmeye başladığımda,başını kucağıma yerleştirerek,bacaklarıma sarıldı. Gözlerim kuşkuyla Zayn'i süzdüğünde hala yarı uyur bir vaziyette olduğunu fark ettim ama tamamen uyuyor da sayılmazdı. Sabaha karşı konuşulanları unuttuğunu ya da hatırlamadığını sanmıyordum. Yine de sorgulamaya devam edip kendime acı çektirmeyi bırakarak,saçlarını okşadım. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı,bu bile mutlu olmam için bir sebepti.
Bir elim saçlarını okşarken,diğer elim yüzüne indi. Dudakları,yanakları,boynu,çenesi..her bir noktasını sevmek istiyordum.
Parmaklarım yeniden dudaklarına değdiğinde, elimi kavrayarak avucum içine bir öpücük kondurdu ve gözlerini usulca araladı. Gülümsemeye çalıştım,gülümsemek bile beni yoruyordu.
''Günaydın.'' dedi sanki hiç bir şey olmamış gibi. Kendime bunu bu kadar yük yapmamaya çalıştım,onun gibi davranmayı denedim ama ne kadar başarılı olurdum bilmiyorum.
''Günaydın.''
Bitik sesimle beraber doğrularak bakışlarını yüzümde gezdirdi. Huzurlu ifadesinin silinişini izledim. Kaşları çatılmış,dudakları hafifçe aralanmıştı. Kalbim korkuyla teklediğinde,gözlerine daha fazla bakamadım. Yanağımı avuçladı ve eğdiğim başımı yeniden kaldırarak gözlerimin içine baktı.
''Hasta mısın?'' ilgili sesi kalbimi daha fazla ezdiğinde,başımı hayır anlamında salladım. İkna olmamış bir halde,elini yanağıma bastırdı ve alnıma dudaklarını değdirerek,muhtemelen ateşim var mı diye baktı. Diğer eli,boynuma indiğinde yüzümü buruşturmuştum. Her bir kemiğim kırılmışçasına ağrıyordu. Bakışları, bedenimde gezinmeye başladı. Çok geçmeden,boynum üzerinde parmaklarını gezdirdiğinde,kısık fakat sert sesi kulaklarımı doldurdu.''Siktir.'' Geceliğimin yakasını düzelterek onu bir sorun olmadığına ikna etmek için hareketleniyordum ki kollarımdan yeniden kavradı. ''Ben,dün sana vurdum mu?''
Sorduğu soruyu çekinerek dile getirdi,gözleri benden bir süreliğine ayrılmıştı.
''Hayır.'' dedim. Artık sözlerimin doğruluğuna pek inanmadığının farkındaydım. Bu yüzden açıklama gereği duydum. ''Bir süredir vücudum hassaslaştı sadece.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
esclave•malik
Fanfiction'' Onlar bildiğim şeyi bilmiyorlar.Ne kadar zamandır dayanmak zorunda kaldığımı. Bir gürültü gibisin,hepsi benim yüzümden.''