dokuz

52 13 2
                                    

Nereye gideceğimi bilmiyordum? Sahiden nereye gidecektim ben? Eve gitmemeliydim. Abim sinirlenip, babama çatabilirdi. Annem ise çok üzülürdü. En azından benim sinirim geçtikten sonra gidersem, ona sakince her şeyi anlatabilirdim.

Ara sokaklara dalıyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar, durmaksızın aktığı için bulanık görüyordum. Gözyaşlarımı durduramıyordum. Issız bir sokağa geldiğimde sokakta 3-5 erkekten başka kimse yoktu. Ellerimle, gözyaşlarımı hızlıca sildim. Bu sokağı biliyordum. Burada genelde ipsiz, sapsızlar olurdu. Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Şanssız olduğum için, biri kesin beni fark ederdi. Gözyaşlarım gözlerimden dökülürken onları silmekle meşguldüm. Adımlarım çarpık yürüyordum, ellerim ve ayaklarım zangır zangır titriyordu. Eğer onlarda bana musallat olursa, gerçekten bayılabilirdim. 

"Fıstık!" diye bağıran, çocukla alt dudağımı, dişlerimin arasına aldım. Gözlerimi yumdum. Ne bok yiyecektim şimdi. Çocuk ya alkollüydü, ya uyuşturucu veya esrar içmişti. Bu daha kötüydü. Ve orada bir sürü erkek vardı. Gözyaşlarım daha çok, yanaklarıma inerken, ağzımdan bir hıçkırık çıktı. Adımlarımı daha da hızlandırdım, koşamayacak kadar halsiz hissediyordum kendimi. Annem küçükken ne derdi; 'İmdat!' diye bağır. Ağzımı açtım ve bağırdım.

"İmdat!" sesim babama bağırdığımda kısıldığı için, çok çıkmamıştı. Bir el ağzımı kapatırken, içli içli ağlamaya başladım. Ağzımda olan eli, tüm gücümle ısırdım. Elini çekti ve ağzından 'ahh!' diye bir nida çıktı.

Tüm gücümle koşmaya başladım. Ayaklarım birbirine dolanıyordu fakat koşmaya devam ediyordum. Arkamı döndüğümde, arkamdan koşan bir çift yeşil gözle karşılaştım. Gözlerinin rengini ayırt edebilecek kadar yakınımdaydı. Önüme geri döndüm ve koşmaya devam ettim. Ara sokaklara giriyordum, ama sonunda ana bir caddeye çıkmıştım. Burası kalabalık olduğu için izimi kaybettirebilirdim. İnsanların arasından geçip gidiyordum. Ara sokaklara girmemeye özen gösteriyordum. Telefonum çaldığında insanların arasında durdum ve telefonumu çıkardım.

Annişim arıyor...

Ofladım ve gözlerimden firar eden gözyaşlarımı sildim. Hiçbir şey yokmuş gibi gülümsedim. Ve telefonu açtım.

"Nerdesin sen kızım? Aklım çıktı burada!" diyen annemin sesiyle gözyaşlarım daha çok akmaya başladı. 

"B-ben Ada'ylayım." dedim. Sesimin titrememiş olması için dua ediyordum. 

"Se-sen ağlıyorsun Vira! Nerdesin söyle!" diye bağıran anneme, gözyaşlarımın arasından gülümsedim. Benim anneme hakaret eden ölsün. Bu gül gibi anneye hakaret edilir mi? 

"Ben, nerde olduğumu bilmiyorum.." dedim kısık sesimle. Gözyaşlarımı serbest bıraktığım için sesim titremişti. 

"Nasıl bilmiyorsun bir tanem! Etrafında neler var? Bir tabela falan yok mu?" diye bağıran anneme tekrardan gülümsedim.

"Merak etme anne, etrafım kalabalık." dedim. 

"Ner-nerde olduğunu sor ve bana söyle Çağrı gelecek!" dedi. Ağlıyor muydu o? Babama olan öfkem gitgide artarken, annemi daha fazla üzmemek için kendi etrafımda dönmeye başladım. Etrafta ne bir tabela ne de bir, yazı vardı. Yanımdan geçen bir kadını durdurdum.

"Pardon, burası neresi?" diye sordum. Kadın bana bir cadde ismi söylerken aynısını anneme de söyledim. Annem beni onaylayıp, bir kafeye girmemi ve girdiğim kafenin ismini abime mesaj atmamı söylemişti. Telefonu kapatmış, caddenin ortasında duruyordum. 

Yağmur sular seller gibi yağıyordu. Bne koşarken hafif hafif yağan yağmur, şimdi koca damlalar ile çok fazla yağıyordu. İnsanlar oradan oraya dağılırken, ben olduğum yerde kaldım. Ellerimi iki tarafımda açtım, kafamı gökyüzüne kaldırdım. Sonra bir kafeye girdim ve garsona kafenin adını sordum. Abime kafenin adını mesaj attım ve boş bir masaya oturdum. Garson kızın masaya menüyü bırakmasını izledim. Kız masaya menüyü bıraktı.

"Sade, şekersiz, sütsüz bir kahve" dedim titreyen sesimle. Kahvem önüme geldiğinde, üşüdüğüm için hemen bitirmiştim. 

Kapıdan telaşla giren abimi gördüğümde ayağa kalktım. Abim benim olduğum yere baktığında, gözyaşlarım bana ihanet etti. Ağzımdan ufak bir hıçkırık çıkarken, abim koşarak yanıma geldi. Kafamı göğsüne yasladı ve saçlarımı okşamaya başladı. Abimin göğsünde hıçkırıklarım daha da artmıştı. Abimin de bana belli etmeden ağladığını biliyordum...


Komşu** Texting (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin