on iki

46 9 0
                                    

Maç durumu kötüydü. 56- 43 yeniliyorduk. Bizim okuldaki basketçiler, çok iyi oynardı aslında, galiba nazar değdi. Evet!! Doğru ya! Tabi ki de nazar değdi. Ellerim titreye titreye telefonumu çıkardım. İnternetimi açtım ve Google'a 'Nazar duası'  yazdım ve arattım. Karşıma çıkan duayı ve anlamını okudum. Sonra da uzaktan üstlerine üfledim. Karşı takımın oyuncularına üflememeye özen gösteriyordum. 

Karşı tribünde oturanlar coşuyordu. Ama biz kaşlarımız çatık bir şekilde maçı izliyorduk. Karşı tribünde oturan, Derin göz hizama girmişti. Derin ile kavgalıydık. Derin şuan da maç yapılan, okuldandı. 

Geçen yıl yapılan final maçını biz kazanmıştık. Yani bizim okul. Yine aynı okulla karşı karşıyaydık. Abim, o zamanda takım kaptanıydı. Ve, karşı takımın takıp kaptanıyla kavga etmişlerdi. İlk önce, ufak bir tartışmayla başlamıştı.

Maç bizim okulda oluyordu ve bu karşı takımın oyuncuları, abim gilin soyunma odasına dalmışlardı. Ve orada abimlere, asla kazanamayacaksınız, biz kazanacağız, ezikler, salaklar.. gibi şeyler gevelemişlerdi. Abim, takım kaptanı olduğu için herkesi zapt etmişti.

Maç bittiğinde ise çılgına dönmüştü karşı takım. Ve bir sürü tehdit yağdırmıştı. Ve tahmin edin ki, karşı takımın kaptanı ile Derin sevgili. O da gelip bana çatmıştı. Bende bir güzel dövmüştüm. Yani olay bu, neden bana ölümcül bakışlar attığını hala anlamış değilim. 

Bakışlarımı ondan çekip maç skorunun yazılı olduğu tabloya çevirdim. Durum; 58- 50 olmuştu. Ayağa kalktım ve Mira'yı da kaldırdım. 

"Mira, şimdi abime tezahürat yapacağız, tamam mı?" dedim. Mira, kafasını dünden hazır bir şekilde salladı.

"Hadi, abi yapabilirsiniz!" diye bağırdım. Mira da ıslık çaldı. İçimden besmele çektim, ne olur ne olmaz. 

"Çok iyi gidiyorsunuz, yapabilirsiniz!" diye bağırdı Mira. Bende ellerim koparcasına alkış yaptım. Abim bize bakıp gülümsedi ve göz kırptı. Sonra ise potaya yaklaştı ve basket attı. Durum; 58-53 olmuştu. Mira ile bağırmaya devam ediyorduk ki, annemde ayaklandı. Oda bağırmaya başladı.

"Aslan oğlum benim, şu yakışıklılığa bak!" diyen anneme kahkaha attım. 

"Evet, yapabilirsiniz! En güçlü bizim okul!" diye bağırdım. Sadece abime tezahürat yapmak saçma olurdu. Bir kaç kişinin daha ayaklandığını gördüm. Onlarda bağırmaya başlamıştı. Hep birlikte alkış yapıyorduk. 

**************

Maç bittiğinde skor; 62- 70 olarak bitmişti. Bilin bakalım kim kazandı? Tabi ki de bizim okul! Bütün okul olarak bu başarıyı kutlamaya karar vermiştik. Daha doğrusu basketbol koçu karar vermişti. Tarık hoca, 'yıl nasıl başlarsa öyle gider' diye düşünüyordu. Ve onları motive etmek için akşam kendi evinde ufak bir parti düzenlemeye karar vermişti. 

Ne kadar güzel değil mi? Partilere BA-YI-LI-RIM! Ama, keşke parti olmasaydı!, keşke Tarık hoca böyle bir şey organize etmeseydi! diye düşünüyordum. 

ÇÜNKÜ PARTİYE GİDEMİYORUM!

Annem sağ olsun! Neymiş; ben hastaymışım! Elbise falan giyemezmişim! Kampa gitmeme izin vermiş, ama partiye asla vermezmiş. Mira'nın odasında kös kös oturmuş, hazırlanmasını izliyordum. Kaşlarım çatık bir şekilde! Mira çok güzel görünüyordu.

Bebek mavisi renginde, üstü dantelli, etek kısmı ise kabarık bir elbise giymişti. Çok güzelsin gavurun gızı! Saçlarını ise maşa ile dalgalandırmıştı. Makyajını hafif tutmuştu. Gerçekten periler gibi olmuştu. Ofladım. 

Komşu** Texting (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin